Yıl 2001… Toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz eden 28 Şubat havası, kendini en çok da ekonomi alanında hissettiriyor. Yeşil sermaye diye fişlenen iş adamları ucuz senaryolarla adım adım iflasa sürüklenirken, kamu kurumlarının içi boşaltılıyor... Darbe destekçisi patronlar, siyasetçiler ve basın yayın kartelleri yağma-talanda adeta birbiri ile yarışıyor. Türkiye adım adım ekonomik krize doğru sürükleniyor, kamuoyu huzursuz…
İşte bu tabloda belki de işin ucunun nereye varacağı bilinmeden, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ‘Örümcek Ağı’ adı verilen bir operasyona imza atıldı. Özellikle İstanbul’da organize olan bir çetenin, sahte belgelerle ihracat yapılmış gibi göstererek devletten prim aldığı ortaya çıktı. Operasyon genişledikçe vurgunun Cumhuriyet tarihinin en büyük hayali ihracatı olduğu tespit edildi. 28 Şubat süreci ile paralel olarak 1996 yılında başlayan vurgunla 10 milyar dolarlık hayali ihracat yapıldığı belirlendi. Operasyonun bir ucu, 28 Şubat kararlarının gönüllü uygulayıcısı olan Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz’a kadar dayandı.
Kartel basın, Cumhuriyet tarihinin en büyük hayali ihracatına kayıtsız kaldı, yolsuzluk adeta gizlendi. Ancak Yeni Şafak dosyanın sümen altı edilmesine izin vermedi. Süreci adım adım takip eden Yeni Şafak, konuyla ilgili bir yazı dizisi hazırladı. “Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Vurgunu: Örümcek Ağı” başlığı altında yayınlanacak diziyle vurgunun tüm detayları belgeleriyle ortaya konacaktı. Dizi yayınlanmadan birkaç gün önce gazetede anons edilince talancılar harekete geçti. Ankara 1 No’lu DGM Yedek Hakimi, DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın müracaatı üzerine 1 Ocak’ta yazı dizisini durdurma kararı aldı. Ancak Yeni Şafak geri adım atmadı. 4 Ocak 2002’de şu manşetle piyasaya çıktı: “Örümcek adam: Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz ‘Örümcek Ağı’ soruşturmasında…” Adeta bomba etkisi yapan habere, darbe dönemlerinde bile eşi görülmemiş bir adımla karşılık verildi: Yeni Şafak’a baskın…
Yeni Şafak yolsuzluk yazı dizisini yayınlamaktan vazgeçmeyeceğini gösteren duyurularına devam edince 5 Ocak Cumartesi günü 20 kadar polis memuru gazetenin Bayrampaşa’da bulunan binasına zırhlı araçlarla gelerek girişi kapattı. Polisler ellerinde Cumhuriyet Savcılığı’ndan verilmiş bir arama izni olmadığı halde kapıdaki güvenlik görevlilerini tehdit ederek zorla içeri girdi. Binada arama yapan polisler, aradıkları kişileri bulamayınca bir tutanak tutarak ayrıldılar. Aynı akşam Yeni Şafak’ın sahibi Ahmet Albayrak, özel otomobiliyle seyir halindeyken Fatih’te, yine aynı Organize Şube’ye ait polisler tarafından taciz edildi. Otomobilde arama yapmak isteyen polisler, uzun tartışmalardan sonra ayrıldı.
Fikri takibini sürdüren Yeni Şafak, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz’ın, ifade verdiğini de vurgulayarak 8 Mart 2002’de “Siyasi Örümcek Sahipsiz” başlığıyla bir haber yaptı. Haberde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük hayali ihracat olayı ile ilgili açılan “Örümcek Ağı” davasının, “yetkisizlik” gerekçesiyle ortada kaldığı kaydedildi. Dosyanın yetkili mahkemenin belirlenmesi için Yargıtay’a gönderildiği belirtilirken, baş sanık Erol Maks Kohen’in nerede yargılanacağına karar verilemediği duyuruldu.
Elinde arama izni bile olmayan polisleri baskına gönderen dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, operasyon emrini dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın verdiğini söyledi. 28 Şubat sürecinin sembol isimlerinden birisi olan dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır ise TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda suçu Adil Serdar Saçan’a attı. Çakır, Yeni Şafak'a yapılan Örümcek Operasyonu'nun il emniyet müdürü ve kendisinin bilgisi dışında gerçekleştiğini iddia etti. Çakır, “Yeni Şafak gazetesi bir yayına başlayacakmış, oraya da operasyon yaptılar. Bunlar İl Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in bile dışındaki girişimler...” diye konuştu.
Gazete yöneticileri baskından sonraki birkaç gün içinde hukuki hazırlığı tamamlayarak suç duyurusunda bulundu. Savcılığa verilen dilekçede gazetenin, Ankara DGM tarafından yürütülen ve kamuoyunda “Örümcek Ağı” olarak bilinen yolsuzluk operasyonu hakkında yaptığı yayından dolayı bu baskıya uğradığı belirtilerek bu soruşturmada Adil Serdar Saçan’ın isminin geçtiği vurgulandı. Konu ile ilgili şu görüşlere yer verildi: “Adil Serdar Saçan hakkında gazetede geniş haberlere yer verilmiştir. Kendisini rahatsız eden bu haberleri susturmak ve sindirmek için görevi kötüye kullanan sanık hakkında kamu davası açılması gerekmektedir. Bu baskın hukuki bir amaca ulaşmak için değil kişisel bir amaca ulaşmak için tertiplenmiştir. Hukukun arkasına gizlenerek yapılmak istenen bu sindirme ve sansür girişiminde bile hukuka uygun hareket edilmemiştir.”
Yeni Şafak’a baskından önce de gazetenin sahibi Albayrak ailesinin fertleri gözaltına alınarak işkenceden geçirilmişti. Olaydan yıllar sonra konuşan Albayrak Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Albayrak, söz konusu süreçte Türkiye’de herkesin mağdur olduğunu söyledi. Albayrak, şunları anlattı: “Birinde ailenin ve şirketin yetişkinlerinin tamamına yakınını bir hafta gözaltına aldılar. 7 ve 11 yaşındaki yeğenlerimi de gözaltına aldılar. 2001’de tekrar aldılar. O zaman yeni kurulmuş olan AK Parti ve şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine ifade vermemi istediler. Kabul etmedim. ‘O zaman senin bildiğin dilden anlarız’ dediler ve ben dahil bir sürü kişiye elektrik verme suretiyle işkence yaptılar.”