Geçtiğimiz yıl 7 Ekim’de düzenlenen saldırılar sonrası İsrail’in tutumu, soykırım ve katliam tam bir yılını doldurdu. Canavar, yüzünü Lübnan’a kaydırmış olsa da Gazze’de hala bir suhuletten söz edemiyoruz. Ve bir yıldır yaşadıklarımız, soykırıma dünyanın tepkisi ve geleceğe dair yorumlara baktığımızda, Gazze’nin, dünyanın “sıfır noktası” olduğunu söyleyebiliriz.
Bir yıldır yaşananlara, on binlerce insanın katledilmesine, soykırımın açıkça uygulanmasına ve hiçbir gücün buna mani olamamasına dair anlatımların da artık yetersiz kaldığını görüyoruz. Çünkü İsrail o kadar güç aldı ki dünyayı yönetenlerin sessizliğinden, Lübnan’a dönüp orada da kan akıtmaya başladı.
Dünya halklarının kanaatinin etkisi yönetimde kısa vadede görülmez. Yöneticilerin inisiyatifi ise belki çok sayıda değişkene bağlıdır. Politikaya akıl sır ermez. Fekat sadece bugünün değil, geleceğin halklarının da Filistin direnişini, İsrail zulmünü anlaması için sinemanın devreye girmesi şart. Ve bir yıl sonuna görüyoruz ki, dünyaya söz söylemesi gereken film üreticilerinin de eli kolu bağlanmış. Ya da umursayanlar az…
7 Ekim’den bu yana sinemada Gazze için ne yapıldı diye baktık. Açıklamalar, gösteriler, röportajlar, bağış kampanyaları, vs… Bunlar her mesele olan şeyler. İsrail’in gözü dönmüşlüğü o kadar bariz ki, Filistin, hiç olmadığı kadar dünyanın gündemine girdi. Lakin üretim noktasında yeterli bir durum söz konusu değil.
Ülkemizde de televizyon ve sosyal medya için hazırlanan belgeseller dışında birkaç kısa film yapıldı. Sinema perdesinde oynayacak eser yok denecek kadar az. Hele hele uluslararası alanda dikkat çekecek ve Filistin’in sembol olduğunu, bütün insanlığın davası olduğunu vurgulayacak eser ortaya koyamadık.
Uluslararası alanda elbette Filistinli sinemacıların çalışmalarından söz edebiliyoruz. En başta, kendisi de Gazzeli olan yönetmen Rashid Masharawi’nin “Sıfır Noktasından” (Fromm Ground Nero” projesi geliyor. Proje dedik, çünkü bir film değil, 22 kısa filmden oluşan bir çalışma. Üstelik hepsi 7 Ekim’den sonra Gazze’de çekildi. Masharawi, “Gazze’de doğdum ve büyüdüm, Gazze’de yönetmen ve yapımcı olarak birçok film yaptım ve bu sefer neler olup bittiğini gördükten sonra, ‘Hayır, bir film yapmayacağım, bunun yerine şansı Filistinli film yapımcılarına ve şu anda Gazze’de olan film yapımcılarına vereceğim, neler olup bittiğini insanlarla paylaşacağım” sözleriyle projeyi anlatmıştı.
Proje geçtiğimiz haftalarda Toronto Film Festivalinde görücüye çıktı. Gazze’de bir yıl boyunca yaşanan barbarlığı en insani yönüyle anlatan yapım, belgesel, kurmaca ve animasyon türlerini bir araya getirdi.
Bu yapım dışında neredeyse dünyada bir yıl içinde ses getiren çalışma olmadı (TRT World’ün yaptığı “Kutsal İşgal” belgeseli ciddi karşılık buldu ama doğrudan sinema için yapılmadığından bu kapsama almıyoruz). Ve ne yazık ki beyaz perdede ve elbette dijital platformlarda üretim yapılmadığı, Filistin hakkında filmler çoğalmadığı müddetçe psikolojik ve taktik üstünlük ele geçirilemez.
Evet, “üstünlük” ve “ele geçirme” kavramları bilinçli kullanıldı. Zira adına ister mücadele ister savaş deyin, bitmeyen bir sürecin içinde olduğumuzu artık anlamamız lazım. Filistin’de yaşanan soykırım ilk değildi ve son da olmayacak. Ancak Gazze’de 7 Ekim’den sonra yaşananlar insanlığın “sıfır noktası” manasına gelebilir. Yani zamanın ve tarihin yeniden başladığı yer. Hatırlarsınız 11 Eylül saldırıları sonrası İkiz Kulelerin bulunduğu yere anma meydanı yapıldı ve adına “Sıfır Noktası” dendi. Gerçekten de 11 Eylül’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ancak tarihi kendilerine göre yazmak isteyenler için 7 Ekim sonrası Gazze nâhoş bir sürpriz oldu. Çünkü halklar Filistin’de neler olduğunu anlamaya başladı. Bu yüzden “7 Ekim’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deniyor. Ve bu yüzden bu dönüm noktasının, insanlığın en kullanışlı aracı ve sanatı olan sinemada daha çok yer bulması gerekiyor.
Gazze’yi unutturmamak, Filistin’de 75 yıldır yaşananları anlatmak, soykırımın unutulduğu takdirde tekrarlandığı gerçeğini aktarmak, gücü elinde bulunduranların karşısında duran herkesin aynı tehlike ile karşı karşıya olduğunu ifade etmek için sinema yapmak gerekiyor.
“From Ground Zero” projesindeki kısa filmlerden birinin adı “Üzgünüm Sinema”. Evet, bu isimle ifade etmek gerekir ki, ne yazık, sinema da sinemacılar da bunun farkında değil. Farkında olanların da elinden gelen az. İşte bunu çoğaltmak gerekiyor. Yoksa sadece sinema için değil, insanlık adına da üzülmemiz devam edecek.
20 yılda sinemada yol alamadık mı?