AAtölye'de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Yılmaz, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Yılmaz, Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın kaybolması üzerine çok ciddi araştırma yapıldığını ve arama tarama faaliyeti yürütüldüğüne dikkati çekerek, herkesin umutla, canlı bir şekilde Narin'in bulunmasını beklediğini, bunun için dua edildiğini ancak cansız bedenine ulaşıldığını söyledi.
Arama çalışmaları sırasında çok ciddi bir çaba sarf edildiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Kolay değil. Herhangi bir ifadeye dayalı olarak değil, tamamen oradaki arama çalışmaları sonucunda yavrumuzun cansız bedenine ulaşılmış oldu. Daha sonrasında da biliyorsunuz, çok ciddi anlamda bir gözaltına almalar gerçekleşti ve şu anda da idari, adli bütün soruşturmalar, incelemeler devam ediyor. Bu, hepimizin içini yakan suçun faillerini ortaya çıkarmak ve en ağır şekilde cezalandırmak için ne gerekiyorsa ilgili tüm kurumlarımız yapacaklardır. Dün Adalet Bakanı'mız, İçişleri Bakanı'mız, Aile Bakanı'mız bölgedeydi. Orayı ziyaret ettiler, kabir başına gittiler Narin kızımızın. Aynı zamanda, tabii, oradaki çalışmaları yerinde görerek, nezaret ederek gerekli yönlendirmeleri yaptılar. Bütün kurumlarımızla, bütün gücümüzle bu olayın faillerini ortaya çıkarıp, netleştirip hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı'mız 'Bizzat takipçisi olacağım.' dedi. Bu çok önemli gerçekten. Belki ilk defa böyle bir güçlü vurgu gördük devletimizin en tepesinden."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Narin' mesajı: Adli sürecin bizzat takipçisi olacağım
Olayın bütün toplumu yaraladığını, bu konuda parti, görüş, siyaset ve her şeyin bir kenara bırakılması gerektiğini anlatan Yılmaz, "Narin, artık bu milletin yavrusu, bu milletin çocuğu. Bu nedenle milletimizin başı sağ olsun diyorum ben. Bu acıdan dolayı, bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Böyle hadiselerin bir daha yaşanmaması adına hepimizin bu konuyu çok iyi bir şekilde anlaması, analiz etmesi çok önemli. Ama öncelikle bu adli süreçler, sorgulamalar, bunun sonucunda adaletin tecelli etmesi, bu noktada hepimizin dikkatle takip etmesi gereken bir süreç." dedi.
Yılmaz, konuya çok yönlü yaklaşılması, siyaset kesiminin üzerine düşeni yapmasının yanında akademik dünyanın da mutlaka bilimsel çalışmalar yapması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"İlgili kurumlarımızın, Aile Bakanlığının mutlaka bu konulara eğilmesi lazım. Bu hadiseleri tartışırken, tabii, sosyal medyadan medyaya başka birtakım boyutlarını da belki dikkate almak gerekiyor. Çok boyutlu bir şekilde yaklaşılması gereken, analiz edilmesi gereken, dersler çıkarılması gereken hadiseler. Bu konularda da ilgili kurumlarımızın, akademik dünyanın üzerine düşeni yapması gerekir. Siyaset kurumuna düşen bir şey olursa da tabii ki siyaset kurumunun, Meclis'imizin, ilgili yetki kurumlarımızın mutlaka çalışmaları olacaktır. Ama şu an için önemli olan adli süreçlerin çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, gerçeğin bütün detaylarıyla, bütün yönleriyle ortaya çıkarılması. Faillerin çok net bir şekilde ortaya çıkarılması ve en ağır şekilde cezalarını, hak ettikleri cezaları bulmaları. Şu an yoğunlaşmamız gereken husus bu diye düşünüyorum."
Yılmaz, yaptıkları bütün politikalarda bir yol haritası ortaya koyduklarını, anlık kararlarla hareket etmediklerini vurgulayarak, "Çünkü ekonominin düşmanı belirsizliktir. Siyasi veya politika belirsizlikleri. Türkiye geçen yıl yaşadığı genel seçimle, bu yıl yaşadığı yerel seçimle siyasi belirsizlikleri ortadan kalkmış bir ülke. Bu ekonomi için de çok önemli. Siyasi istikrar yoksa, güven ortamı yoksa, ekonomik istikrar da olmuyor. Bu anlamda şanslı bir dönemdeyiz. Uzun sürecek seçimsiz döneme girmiş durumdayız." dedi.
Siyasi belirsizliklerin ortadan kaldırılması gibi, politika belirsizliklerinin de ortadan kaldırılmasının önemine değinen Yılmaz, OVP'nin bunu getirdiğini söyledi. Yılmaz, hükümetin 3 yılda izleyeceği politikaları, öngördüğü gelişmeleri bütün ilgili aktörlerle paylaştıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
OVP'nin enflasyonu düşürmek, büyümeyi belli seviyede sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, sosyal refah oluşturmak olmak üzere 4 amacının olduğunu belirten Yılmaz, "OVP'nin birinci ve en önemli temel amacı enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak." ifadesini kullandı.
Yılmaz, OVP'de büyüme ve enflasyon tahmininin çeliştiği eleştirilerine ise şu yanıtı verdi:
Büyümede kompozisyonunun önemine değinen Yılmaz, "Büyümeyi farklı şekillerde sağlamanız mümkün. Tüketim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Tüketim üzerinden büyüme daha enflasyonist bir etki oluşturur. Üretim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Yatırım, üretim, ihracat üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu ikinci kanal hem arzı artırarak hem de büyümeyi, istihdamı sağlayarak aslında dezenflasyon politikamıza destek olur. Dolayısıyla tüketim üzerinden değil, daha çok üretim üzerinden büyüme stratejimiz var. Bu da aslında bizim enflasyonla mücadele politikamız ve büyüme politikamızın eş zamanlı yürütülmesine hizmet ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti'nin ilk yıllarında hem enflasyonun düştüğünü hem de büyümenin hızlandığını anımsatan Yılmaz, "İstikrar ve güvenin artması, öngörülebilirliğin artması, bunun da yerli ve yabancı yatırımcıları cezbetmesi büyümeyi destekleyici unsur. Dolayısıyla burada böyle ezbere, textbook kitaplarında geçen cevaplar yerine tecrübeden hareket etme, çeşitli deneyimlere bakmak çok önemli." diye konuştu.
Yılmaz, son 1 yılda bir taraftan enflasyonla mücadele ettiklerini bir taraftan da reel sektörü, özellikle teknolojik yatırımları desteklemek için yeni programlar geliştirdiklerini anlatarak, yeni programlara ilişkin örnekler verdi.
Enflasyonla mücadelenin bütüncül bir mücadele olduğunu ifade eden Yılmaz, para ve maliye politikaları boyutu ile yapısal dönüşümlere dikkati çekti. Yılmaz, "Bu bütünlük içinde yaklaştığınızda, farklı hedeflerinizi optimize ederek, dengeleyerek, daha dengeli bir şekilde büyümenizi sürdürmeniz mümkün." diye konuştu.
Yılmaz, gelir dağılımına da değinerek, insan odaklı büyüme ve kalkınma stratejilerinin olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Büyümenin nimetlerini bütün toplumsal kesimlere yaymak istiyoruz. Buna da kapsayıcı büyüme diyoruz. Önümüzdeki süreçlerde enflasyonu düşürdüğümüz ve istikrarlı şekilde büyüdüğümüz ortamda ortaya çıkacak imkanlarımızı iki temel amaç için kullanacağız. Birisi ekonomimizin katma değerini yükseltici, reel sektörü destekleyici politikalar. İkincisi sosyal bünyemizi güçlendirici, sosyal refahı artırıcı adımlar. Özellikle bu deprem yükü de hafifledikçe bu önceliklerimize daha fazla yoğunlaşacağız. Bundan hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın." ifadelerini kullandı.
Enflasyonu düşürmenin gelir dağılımını da iyileştirici faktör olduğunu belirten Yılmaz, enflasyonun gelir dağılımını bozduğunu, dar ve sabit gelirler üzerinde daha fazla yük oluşturduğunu kaydetti. Yılmaz, istihdamın da gelir dağılımı açısından önemine değinerek, vergileri ve harcamaları yaparken de dar gelirli kesimleri, geniş kesimleri gözeten anlayışla hareket ettiklerini, bunun da gelir dağılıma etkilerini göreceklerini vurguladı.
"Geliri yüksek kesimlere prensip olarak sübvansiyon vermememiz lazım. Bunun yerine dar ve orta gelirli kesimleri hedeflememiz gerekli." diyen Yılmaz, gelecek dönemde devlet desteklerini dar gelirli kesimlere odaklamanın genel politikaları olacağını söyledi.
Yılmaz, "erken seçim" tartışmalarının ekonomi gündemine olumsuz yansıdığını dile getirerek, halkın da bu tartışmaları onaylamadığına inandığını belirtti.
Seçimsiz dönemlerin ülkenin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu dönemlerde siyasetin, bürokrasinin ve kurumların daha yapısal, orta ve uzun vadeli meselelerle uğraşma imkanı bulduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu seçimsiz dönemin ekonomi ve sosyal refah açısından kıymetli olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları söyledi:
Yılmaz, Orta Vadeli Program'ın ilk yılının geçiş süreci olacağını ifade ederek, bu süreçte risklerin, kırılganlıkların azaltılıp temellerin sağlamlaştırılacağını vurguladı.
Türkiye'nin son 1 yılda temellerini sağlamlaştırdığını, bütçe açığını, cari açığı ve KKM'yi düşürdüğünü anlatan Yılmaz, "Depremle ilgili çabalarını ortaya koydu. Bunlar risklerimizi düşürdü." dedi.
İkinci yılın ise enflasyonun düşeceği, sosyal faydaların daha fazla görüleceği bir dönem olacağını aktaran Yılmaz, "Gıda enflasyonunda yaşananlardan tutun, otomobil alırken karşılaştığınız fiyatlar, ev fiyatlarından başka alanlara varıncaya kadar etkilerini daha fazla görmeye başlayacağız. Asıl büyük faydaları kalıcı fiyat istikrarına geçiş yaptığımız dönemde daha büyük ölçekte görmüş olacağız." diye konuştu.
Yılmaz, son 20 yılda çok büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığının altını çizerek, "Geldiğimiz noktada belli sıkıntılar da var. Bunları aşarak ülkemizi bir üst seviyeye taşıyacağız. Bu güçlü bir Türkiye demek. Aynı zamanda insanların gündelik hayatlarında daha rahat yaşadıkları, her alanda standartların daha yükseldiği bir Türkiye demek. O kritik eşiğe gelmiş durumdayız. Türkiye'nin geleceğine dönük karamsar tablo oluşturmaya çalışanlara prim vermememiz lazım." ifadelerini kullandı.
Gıda enflasyonunda, ağustosta, uzun bir zamandan sonra fiyatların mutlak oranda gerilediğini dile getiren Yılmaz, sadece oranın değil, fiyatların da gerilediği bir dönem yaşadıklarını söyledi.
Yılmaz, yaşanan düşüşte mevsimsel unsurların da etkili olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
Tarım ve Orman Bakanlığınca planlı üretimle ilgili çok önemli bir çalışmanın gerçekleştirildiğini dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
Yılmaz, özellikle gençlerin daha fazla tarıma yönelmeleri konusunda çalışmalar yaptıklarına işaret ederek, kırsal kalkınma kavramının da çok önemli olduğunu söyledi.
Gıda konusundaki ana politikalarından birinin aracı maliyetlerini düşürmek olduğunun altını çizen Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
Yılmaz, Orta Vadeli Program'ın (OVP) makro çerçeveyi ve bütçe sürecini güncelleyen temel doküman olduğunu belirterek, buradaki en önemli meselelerden birinin deprem olduğunu söyledi. Depremin bazen unutulduğuna ve acil müdahale bitince olayın bittiği gibi bir algının oluştuğuna dikkati çeken Yılmaz, asıl meselenin ve çabanın şu anda sahada devam ettiğini vurguladı.
Yılmaz, deprem bölgesindeki illerin eskisinden daha iyi hale getirilmesi için yüz binlerce konutun inşa edilmesinin yanında altyapının rehabilite edilmesi, ekonomik ve sosyal hayatın canlandırılması gibi alanlarda da çalışmaların devam ettiğini dile getirdi.
Bunun da bütçeye büyük bir yük getirdiğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
Yılmaz, bu yükün gelecek 3 yılda da süreceğini ancak 2025'ten başlayarak giderek hafifleyeceğini belirtti.
Söz konusu harcamalara rağmen bütçe açığını, kamu harcamalarını iyi bir noktada tuttuklarına inandıklarını dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
Gelirler kısmında farklı bir görünüm olduğunu belirten Yılmaz, bu alanda lira bazında artmış göründüğünü ancak kamu gelirlerinin milli gelire oranladığında pek bir değişiklik olmadığını söyledi.
Yılmaz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un göreve geldiği günden itibaren deprem bölgesinde olduğunu vurgulayarak, bölgenin "dünyanın en büyük şantiye alanı" olduğunu ifade etti.
Afet bölgesinin tasarruf tedbirleri kapsamına alınmadığını da hatırlatan Yılmaz, "Bu afet bağlantılı hadiselere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. O şehirlerimiz eskisinden bile daha güçlü şekilde yoluna devam edecek. Canları geri getirmek mümkün değil ama şehirlerimizi çok daha güçlü hale getireceğiz." dedi.
Yılmaz, kentsel dönüşümün önemini vurgulayarak, "Özellikle riskli yapıların hızlı bir şekilde dönüştürülmesi, hem can kaybını önlemek anlamında hem de ekonomik olarak çok daha düşük maliyetle bu süreçleri yönetmek anlamında çok kıymetli. Afet öncesi yaptığınız 1 liralık harcama afet sonrası sizi 7 liralık maliyetten kurtarıyor." diye konuştu.
Kamuda tasarruf paketine aynı zamanda "verimlilik paketi" denildiğini hatırlatan Yılmaz, paketteki verimlilik boyutunun unutulmaması gerektiğini söyledi.
Yılmaz, kaynak kullanmanın ötesinde sonuç odaklı ve verimli şekilde harcamalar yapılması gerektiğine dikkati çekerek, yayımlanan genelgeyle ilk defa güçlü bir izleme sisteminin kurulduğunu bildirdi.
Tasarrufun hem kamu hem özel alana dair bir kültür olması gerektiğini söyleyen Yılmaz, bu kültürün çok daha güçlü bir hale gelmesini ve sürekli olmasını istediklerini belirtti.
Yılmaz, tasarruf tedbirlerinin etkilerine dair de şu ifadeleri kullandı:
Tasarrufların devam ettiğini de dile getiren Yılmaz önceliklendirme, odaklanma ve verimliliği artırma anlamında ciddi bir çalışmanın sürdüğünü anlattı.
Bilişim ve sanayinin de öncelik verilen alanlar olduğunu aktaran Yılmaz, kamu yatırımlarının da bu anlamda gözden geçirildiğini ve proje bazlı bakıldığını söyledi.
Yılmaz, şunları kaydetti: