Osmanlı Bankası’nın Ankara şubesindeki şahsi hesabında bir miktar parası olan ve herhangi bir faiz işletilmeyen bu parayla ne yapılabileceği üzerine düşünen Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım’ın babası ve İzmir’in tanınmış iş adamlarından Uşşâkizâde Muammer Bey’e bu konuda fikrini sorar. Muammer Bey, çeşitli fikirler düşünse de asıl düşüncesi yeni kurulacak bir devletin iktisaden gelişmediği sürece tam bağımsız olamayacağı yönünde olan Mustafa Kemal Paşa onu meseleyi daha etraflı düşüneceğinden emin olduğu İzmir Mebusu Mahmut Celal Bey’e yönlendirir. Muammer Bey, 1924’ün Mayıs ayında Celal Bey’i Ankara’daki makamında ziyaret ederek konuyu açar. Geçmişte Ziraat Bankası ve Deutsche Orient Bank’ta çalışan Celal Bey, bu paranın kredi temin edecek bir banka kurularak değerlendirilmesinin en doğru karar olacağını ifade eder. Böylece hem para rasyonel bir şekilde kullanılmış olacak hem millet bundan istifade edecektir. 1924’ün Ağustos ayı başlarında bankanın ilk binası olarak kullanılmak üzere Evkaf Evleri’nden bir ev temin edilir.
Evin altyapı işleri devam ederken binanın kapısına hattat Hamit Aytaç’ın yaptığı “Türkiye İş Bankası” levhası asılır. Bu tabelada bankanın adını Osmanlıca başharflerinden oluşan, “Te, Elif ve Be”nin iç içe geçtiği amblem yer alır. Büyük Taarruz’un başladığı gün olan 26 Ağustos, bu kez milli iktisadi bir hamlenin başlangıcı olarak bankanın kuruluş günü olarak seçilir.
Cumhuriyetin ilk milli bankası olarak doğan Türkiye İş Bankası, yüzyıl önce böyle bir hikâyeyle kapılarını açtı. Bugün 100. yaşını büyük bir coşkuyla kutlayan banka, bir asırlık hikâyesini tüm detaylarıyla Türkiye İş Bankası Müzesi’nde ziyaretçilerine sunuyor. Türkiye İş Bankası Müzesi’nin bulunduğu bina, 1892 yılında Osmanlı postanesi olarak yapıldı. 1928 yılında ise İş Bankası şubesi olarak hizmet vermeye başladı. Zaman içerisinde yıpranan binayı, sergileme tekniklerindeki yeni gelişmeleri, arşivin yeni fotoğraflar ve belgelerle büyümesini göz önünde bulundurarak yenileme sürecine gidilmişti. Müze, kapsamlı bir renovasyon çalışmasının ardından geçtiğimiz günlerde kapılarını “İş’in 100 Yılı” kalıcı sergisiyle yeniden açtı. Yenilenen Türkiye İş Bankası Müzesi’nin küratörlüğünü, Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya üstlendi.
Binanın iki katına yayılan yeni sergi düzeninde giriş kat İş Bankası’nın kuruluş ve gelişim yıllarına odaklanıyor. Müzenin üst katında ise teknolojik dönüşüme, günümüz bankacılığına ve kurumsal sosyal sorumluluk projelerine ağırlık veriliyor. Sergi aynı zamanda Y. Doğan Çetinkaya’nın kaleme aldığı ve çeşitli kaynaklar, arşiv fotoğraflarıyla zenginleştirdiği “İş’in 100 Yılı - Zekâ, Dikkat ve İffet” isimli kitapla destekleniyor. Kitabın ismi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında yaptığı “Sermayenin azlığına bakarak cesaretiniz kırılmasın. Böyle müesseseler için en kuvvetli sermaye zekâ, dikkat ve iffettir. Teknik ve metodik çalışmasını bilmektir. Bu kanaatle işe sarılınız, behemahal muvaffak olursunuz…” konuşmasından ilham alıyor. Çalışma aynı zamanda Türkiye İş Bankası’nın 10. yılına özel hazırlanan 96 sayfalık “Türkiye İş Bankası On Yılı” kitabını da içeriğine dahil ediyor.
İş Bankası’na dair ilk haberler tarandığında memurlar arasında adı geçen ilk kişi olarak ileride açılacak İstanbul şubesinin de müdürü olacak Haydar Şekip Bey’e rastlanıyor. Banka, açıldıktan dört ay sonra bünyesinde 30’a yakın memur bulundururken iki kadın memureyi de işe almasıyla dikkat çekiyor. 1929 yılında Ankara şubesinde çalışan personelin yüzde 15’i kadın. Açıldıktan yedi yıl sonra da Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 18 Mayıs 1931 tarihli nüshasının ilk sayfasında “Türkiye İş Bankası Beyoğlu Şubesi, Hatice Hanım adlı bir kadını muamelat amirliğine atadı” haberi yer alıyor. Bankacılıkta çok önemli ve altı çizilen bir selahiyetle imza yetkisine sahip olarak bu mevkiye ikinci derece imza yetkisine sahip tayin edilen Hatice Hanım, bankacılıkta böyle bir mevkiye yükselen ilk kadın olarak tebrik ediliyor.
Türkiye İş Bankası’yla özdeşleşen “İş Bankası Kumbaraları” da sergide yerini alan unutulmaz eşyalar arasında. 1929 İktisadi Buhranı patlak vermeden bir yıl önce banka tarafından tüm ülkeye tanıtılan “İş Bankası Kumbaraları”, o dönem milli tasarruf hareketi en önemli sembolü haline gelmişti. Kumbaranın bir kampanya olarak gündeme getirilmesinin çeşitli boyutları vardı: Bir taraftan aslında bir reklam faaliyeti iken diğer taraftan tasarruf sandığı mevzuatında bir atılım gerçekleştirmek için iyi bir araçtı. İş Bankası, kumbara kampanyasıyla tasarruf sandığındaki mevduatı 1.368.000 TL’den 10 milyon TL’ye çıkarmayı hedefledi. Kısa süre içinde birçok insanın hafızasında İş Bankası’nın bir sembolü olarak yer edecek kumbaraya öyle bir talep olmuştu ki yine ekonomi anlayışı çerçevesinde ülke içinde Zümrezade A. Şakir ve Şürekası Mevad-ı Harbiye ve Madeniye Fabrikası tarafından üretilmeye başlandı. Tasarruf hareketinin ve yerli malı seferberliğinin önemli bir parçası olan kumbaranın kendisi de artık yerli üretim olmuştu.
Barış Harekatı'nda TMT'nin rolü büyüktü