Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel internet sitesinde; şirketin CEO'su Mehmet Tütüncü'yü kendi gözünden tanıtarak onunla yaptığı röportajı yayınladı.
BİR AİLE ŞİRKETİNDE CEO OLMAK: MEHMET TÜTÜNCÜ YAZIYOR
Hayat bize sunulan fırsatlar ve önümüze çıkan zorluklarla örülü bir yolculuk ve sanırım Mehmet Tütüncü’yü anlatmak için zaman tünelinde biraz gerilere gitmem gerekir.
Rahmetli babamın vazifesi icabı 4.sınıfa dek Çanakkale – Bolayır’da bir köy ilkokulunda bulundum. Gayretli ve iyi bir öğrenci olduğumu hatırlarım.
Hiç unutmam, sınıf öğretmenimiz bir yarışma sonucu bana armağan ettiği deftere “hayat boyu bu başarını devam ettirmeni dilerim” diye not düşmüştü. Bu mümkün müydü peki? İniş ve çıkışlarla dolu bir hayatta başarı, eğilip bükülmeyen bir çizgide sürekli kılınabilir miydi?
Özel sektörde 35 yılı aşkın deneyimimden bana kalan iki dersten biri başarının ne kadar kıymetli olduğu, ikincisi de bu başarının sihirli değnekle elde edilemeyeceği olmuştur. Eşit şartlarda başlayan kariyer rotalarında birilerini öne çıkaran hususlar fedakârlık, bilgiye erişim ve verimli çalışmak idi. Başarı talih ya da konjonktür ile açıklanamayacak kadar çok değişkenli bir denklemin sonucuydu.
Uzun kariyerimin en başarılı dönemi 1996’da ÜLKER Grubu’nda işletmeler koordinatörü olarak başlayan gurur duyduğum serüvendir.
1998 yılında ÜLKER Genel Müdürü olarak üstlendiğim sorumluluklar artmıştı, bugün de Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve CEO olarak görev yapıyorum.
Bilinmesini isterim ki ulaştığım başarı yalnız bana ait değil… Öncelikle omuz omuza görev yaptığım her çalışma arkadaşımdan çok şey öğrendim, her insanın anlatacak bir hikayesi olduğunu bilerek onları can kulağıyla dinledim.
Başarısızlıklardan çok şey öğrendim, o yüzden ki her zaman çevreme hataların halı altına süpürülmeden açık ve demokratik bir ortamda tartışılmasını salık verdim. Güvenin olduğu yerde kimse hatasından ötürü kendini yalnız hissetmez, bilakis ders alıp düzeltmek için daha büyük mesuliyet duyar. Mesuliyet insanı işi sahiplenmeye götürür ve ciddiye alarak dikkatli çalıştığınızda tüm hedefler görünür olur, kapılar peş peşe açılır önünüzde…
21. yüzyılda hayalini kurduğunuz istikrarı kaosun içinde bulup çıkarmanız gerekiyor, bunu en iyi 1980lerin başında kariyer yolculuğuna başlayan benim neslimin anladığını zannediyorum. Bugün dünya yirmili yaşlarda hayal edemediğimiz bir noktada ve durduğu yerde de durmayacak; değişim dinamikleri, belirsizlikler, ayrılıklar, ittifaklar derken dünya artık daha hızlı dönüyor.
Amaçlar, beklentiler, hedefler değişiyor. Standart uzmanlıkların ya da teknolojinin ele geçireceği yetkinliklerin önemi gitgide azalıyor. Siyah kuğu misali bir anda karşınıza çıkan ve paradigmayı alt üst eden kontrol dışı olaylarda sağlam durmak ve yeni koşullara uyumlanmak için empati, esneklik ve güçlü entelektüel sermaye gerekiyor.
İşte bu noktada kendime sordum. “İmkan olsa neyi değiştirirdim” diye, şanslı olduğumu hatırladım yine. İşe her zaman koşarak gittim, yaptıklarımdan keyif aldım. Evime hep mutlu döndüm, ailemde huzuru buldum. Enerjimi yönetebildim, pek çok süreci aynı anda gözlemledim, buna rağmen vaktimi daha iyi kullanmayı, daha çok okumayı, daha fazla yer görmeyi isterdim.
Sehpamın üzerinde okunmayı bekleyen dizi dizi kitaplarım, yanında okuduklarımdan aldığım kısa notlar varken öğrenme aşkımın neden bu kadar güçlü olduğunu da sorguladım. Bu esnada Makine Mühendisliği eğitimi sonrası Endüstri ve Örgüt Psikolojisi yüksek lisansı yaparken derslerine girdiğim profesöre söylediğimi anımsadım. Sanırım can bedende oldukça çevremdeki herkesin bana soracağı, danışacağı şeyler olsun ve onlar için en iyi çözümü bulan kişi olayım diye tüm bu gayretim. Dünyaya entegre, yaşadığı ülkenin gerçeklerine hâkim, gözlem gücü yüksek ve geleceğe dair isabetli öngörüleri olan etkin bireyler ve bu özelliklere sahip olmadan yuvarlanıp giden edilgenler diye ayırıyorum insanları. Ben hep ilk grupta olmak istedim, bu düşüncem yıllar boyu değişmedi.
Yaşadıklarımdan damıttığım her şeyi, kendi penceremden yansıyanları paylaşmak arzum çok daha kuvvetli artık… Yalnız bana ait olmayan başarıları ve az çok payım olan başarısızlıkları düşündüğümde her birinde kıssadan hisse birer hayat dersi var. Geçmişi hatırlamak, yaşadıklarımı yeniden yorumlamak, geleceğe dair öngörülere katkıda bulunmak için emek vermenin vaktidir.
Dolayısıyla hafızada kalanlar, ileriye dönük düşünceler, eleştiriler, umutlar tekmili birden dolu dolu bir hayat…
Bana öğretenlerin, bana destek olanların, bana güvenenlerin hiçbirini asla unutmadan en büyük teşekkürüm de sevgili eşim ve evlatlarımadır. Onlar beni varabileceğim en iyi noktaya taşıyanlar oldular, her ne elde etmişsem birlikte kazandık.
Ömrümüz oldukça bu ahenk ve bütünlüğü muhafaza etmek en büyük temennimdir.
ROPÖRTAJIMIZ:
Her şey farkındalıklarınızın artması ile başlar, fark ettiklerinizi anlamak ve analiz etmek ile devam eder, gelişir.
Ulaştığınız sonuçların sizi bir yere götürmesi de, etkili aksiyon alabilmek gücünüzle doğru orantılıdır.
Yetiştiğim aile ortamı, annesi ev kadını, babası asker olan bir aile idi. Dürüstlük, vatanseverlik ve çalışmanın yüceltildiği bir ortamdı. Lise yıllarımdan itibaren fırsat buldukça ücret karşılığı ve bazen de ücretsiz yardımcı olarak çeşitli işlerde çalıştım. Okudum, ülke meselelerine vakıf olmaya çalıştım. Kendimce çözümler düşündüm. Bu çözümlere yakın yapılanmalara yakın durdum. Hep bana öğretilenden daha fazlasını öğrenmeye çalıştım. Hep daha iyisini yapmaya çalıştım. Kendime hedefler koydum, onlara ulaşmak için gayret ettim. Yapamadıklarım ve başaramadıklarım benim için birer yenilgi veya hayal kırıklığı değil, bana güç veren deneyimler oldu.
Evlilikte eşimin beni desteklemesi ve başaracağım konusundaki kayıtsız, şartsız inancı da beni motive etti ve kariyerimde önemli adımları atmak ve risk almak konusunda cesaretlendirdi. Ben kariyerim boyunca profesyonel hayat ve özel hayat çevremi ayrı oluşturdum. İşime de koşarak gittim, evime de koşarak döndüm. Evim benim için huzurun merkezi oldu. İş ve özel hayat dengesinde önceliğim işim oldu ama evde eşim o boşluğu çok güzel doldurdu.
Her türlü fırsata kendimi hazırlamayı önemsedim. Başarmak veya başarmak için çalışmak, fedakarlık gerektirir.
Kariyerimin ilk basamaklarında, ilk yıllarında günlerimi hep iş için ayırırdım. Ancak, daha sonraları kendime özel anlar yaratıp düşünmeye, ofis dışında çıkmaya ve dinlenmeye vakit ayırmaya başladım.
Ben yıl başlarında 6 aylık program yapıyorum. Sonra belli periyotlarla gözden geçiriyorum. Her Çarşamba bir sonraki haftanın programını gözden geçirir, varsa bir düzeltme yaparım. Sabahları güne hazırlık için kendime zaman oluşturuyorum. Toplantılar arasında kendimi “resetleme”ye dikkat ediyorum, iki toplantı arasına boşluk koymaya çalışıyorum.
Program yaparken “Düşünmek” için zaman oluşturmak önemli. Ayrıca ulaşılabilir olmaya çok önem veriyorum, ihtiyacı olan çalışma arkadaşlarıma zaman ayırmam lazım, haftalık planlarımda bunu da mutlaka göz önünde tutarım.
Şirketlerimizden her ayın başındaki ilk 5 günde bana ulaşmasını istediğim 6 soruluk bir rapor istiyorum. Kapanan ay ve başlayan ay ile ilgili özet bir rapor bu. Bunları inceleyip buradaki konular için kendime “to do list” yaparım.
Bir şirket yetkin yani konusunda uzman ve bilgi birikimine sahip kadroları olan bir şirket, her halükarda fikir üretilen, belli oranlarda bu fikri uygulayan bir yapıya sahip olabilir. Ama önemli olan doğru işi yapmak, doğru yönde fikir üretmek ve etkin bir şekilde uygulamaktır.
Bunun için ise iyi hazırlanmış ve üzerinde uzlaşılmış bir dinamik strateji esastır. Belli aralıklarda strateji ve oluşan şartlar üzerine istişare eden bir üst yönetim önemlidir.
Organizasyonlarda fikir üretmek 2+2’den 5 yapmak demektir. Bunun için de iyi bir alt yapı, mutlu çalışanlar, güven ve teşvik gereklidir. Bunları oluşturmak için zaman gerekir ve çaba önemlidir.
Bizim şirketlerimiz ve organizasyonlarımız hem çalışanlar hem de hissedarlar açısından kurumsallaşma yönünde ciddi atımlar atmış ve gelişmeye devam etmektedir.
Bu dönemde şirketlerin fikir, yeni ürün veya verimli iş yapma modelleri üretebilmesi için liderleri cesaretlendirmeye, onları ön plana çıkararak sorumluluk hissetmelerini sağlamaya, onları lider olarak tanıdığımızı göstermeye, hedef ve vizyon vererek bu geçiş döneminde de başarılı olmaya odaklanıyorum, onlara güven veriyorum.
İyi lider farkındalığı yüksek olan, durumsallığı önemseyen, kişisel olarak kendini geliştirebilen, takımından öğrenmeyi bilen, zor durumlarda sakin bir şekilde çözüm üreten, etrafına güven veren ve takımının kariyerini önemseyen, etkili dinleyen, inisiyatif veren, ihtiyaç olduğunda yardımcı olabilecek kadar işini bilen, stratejik yaklaşımlar ve planları olan kişidir.
Özel yaşamın ve iş yaşamının bir dengede olabilmesi için özel yaşam ve iş hayatını ayrı ayrı değil, birbirinin ayrılmaz parçası olarak düşünerek değerlendirmek önemlidir.
Var olan değerlerimizin ne kadarı bizi veya gelecekteki bizi temsil ediyor bilemiyorum. . Holding tarafından organizasyonel değişiklikler, kültürel alt yapılar ve bu gibi konular net bir hale getirilmeli. Bizim değerlerimiz; çalışan, çevre ve değer üretme halkalarından oluşmalı.
Daha önceki çalışmalarımızda “central idea” veya “anafikir” olarak “müşterilerimiz, çalışanlarımız ve hissedarlarımız da dahil olmak üzere paydaşlarımızı her gün mutlu ederek, lider küresel temel tüketim malları şirketi olmayı hedeflediğimizi” belirtiyorduk.
Bu dönemde ise şirketlerle beraber en önemli vizyonumuzu şöyle ifade edebilirim: “şirketlerimiz ve çalışma arkadaşlarımızın niteliklerini artırarak onları geleceğe hazırlamak ve finansal borçlarımızı süratle bitirip Türkiye’de ve bölgede lider olmak, liderliğimizi pekiştirecek yatırımları 2025’te yapacak hale gelmek”
En önemli konularımız ise:
Organizasyonun, şirketin ve çalışanların niteliklerini sürekli geliştirmek
Ar-Ge fonksiyonlarımızı güçlendirmek
Marka yatırımlarımız için daha çok kaynak sağlamak
Dijitalizasyon süreci, yeni bir çağ ilan edilinceye kadar durmadan devam edecek ve gelişecek bir süreç.
Türkiye ve Dünya’nın ayrıştığı en önemli konu altyapı ve yatırım sermayesidir.
Dijital çağın yok edici bir çağ olduğunu düşünüyorum, çünkü dijital çağın gerekliliklerini yerine getiremeyen, buna uygun gerekli yatırımları yapmayan, dijitalleşmeyi süreç ve karar mekanizmalarına sokamayan şirketlerin rekabet şansları kalmayacak ve yok olacaklardır.
Dijitalizasyon; kültür, süreç ve yetkinlikler üçgeninde değerlendirilmelidir ve dijitalizasyonun değer ürettiğinden veya değer üretecek çalışmalar için altyapı oluşturduğundan emin olmak gereklidir.
Benim gündemimde aslında somut, hedefe doğru yürütülen tek bir proje yok, dijital bir ajanda oluşturmaya çalışıyorum. Üretim, marka ve tüketiciye erişim ile ilgili bize fayda sağlayacak, cost-to-serve ve go-to-market gibi çözümler konusunda şirketleri yönlendirmeye gayret ediyor ve diğer taraftan değer yaratmayan dijital çözümlerden uzaklaşmaya çalışıyoruz.
Mühendislik mesleği düşünmeyi ve düşünceleri sistematik olarak kağıda dökmeyi ve bunları gerçekleştirmeyi önemser.
Finans kökenli CEO’larda matematik tecrübeleri, şirketin eylemlerini rakamsallaştırması ve bu rakamların değişimi, etkileşimi konusundaki yetkinlikler, liderlik için ciddi bir rekabet üstünlüğü sağlar.
İş yerinde “genç-yaşlı” sınıflamasının doğru olduğuna inanmıyorum. Ancak; gençler ve “yaşlılar”ın şirketin geleceğine dair sürdürülebilir etkisi farklı olmaktadır.
Gençlerin geleceğe hazırlanması için işin içine girmesi ve kendilerinin bizzat işleri yapması önemli; sadece izleyerek ve takip ederek yetkinlik kazanmak zor.
Gençlerle çalışırken ne istediklerini, ne yapmayı hedeflediklerini anlayabilmek önemli. Gençleri dinlemek, farklı fikirlerini anlamaya çalışmak, fikirleri doğrultusunda kendilerine alan açmak lazım.
“Yaşlılar” ise gençleri izlemeli, işleri değerlendirmeli, düzeltici faaliyetler, performans izleme, hedef ve stratejik yaklaşımlar konusunda fikir üretmelidir.
Yönetim Kurulu Başkanı olsam; holding/şirketin bulunduğu alanlarda geleceğe yönelik (stratejik) önemli riskler ve fırsatlar konusunda uzmanlık sahibi yeni üyeleri Yönetim Kuruluna alırdım.
Yönetim Kurullarından şirket ve holding ihtiyaçları ve stratejik hedefleri doğrultusunda yönlendirme yapmasını, fikir üretmesini, CEO’ya destek olmasını ve her üyenin kendi uzmanlık alanlarında mentor olmasını isterdim.
Yönetim Kurulu performansını belli alanlarda ortaya koyduğu fikirler ve bu fikirlerin sonuçlarına göre ölçerdim.
Yapay Zekayı bir alana sıkıştırmak mümkün değil. Daha iddialı bir ifade ile; yapay zeka hayatımızın her alanında ve her anında bizle beraber olacaktır.
Yapay zeka üretimde verimliliğe yarayacaktır ve çok değer yaratacaktır. Ancak yaratıcılığa ve yeni ürün geliştirmeye desteği daha fazla ve daha etkili olacaktır.
Şirketlerimizde yapay zekanın kullanıldığı bir bütünün içinde bazı alanlar var. İş yapış şekli ve verimliliğe etkisi henüz sonuçlara yansıyacak büyüklükte değil.
Biz Yapay Zeka konusunda çalışanların yetkinliklerini artırmak için yeni eğitim modelleri hazırladık.
Yapay Zekanın işlere etkisi önümüzdeki yıllarda her bakımdan çok belirleyici olacaktır, bugünden hazırlanmak, düşünce şeklimizi yerleştirmek önemli.
Bu konu 3 ana parçadan oluşmaktadır: Enflasyonist döneme giriş, enflasyonist dönem ve enflasyonist dönem sonrası
Son dönemde 90’lardan farklı olarak enflasyonist döneme giriş hızlıca oldu. Bu enflasyonist dönemin önceki dönemlerden daha kısa sürme beklentisi var. Türkiye standartlarında %10-15 enflasyon oranının çok iyi bir oran olduğunu unutmamalıyız. Yıldız Holding olarak beş yıl süren bir yatırımsızlık dönemi yaşadık.
Şu anda yaşadığımız enflasyonist dönemin öncesi, devamı ve sonrası önceki dönemlerden farklı. Bu farkları iyi belirlemek lazım. Mesela, 90’lı yıllara göre Türkiye’de insanlar tüketim konusunda daha iştahlı ve devletin sanayideki ekonomik büyümeye etkisi daha az. Kayıt dışı ekonomi daha büyük ve düzensiz göçün ortaya çıkardığı şartlarda daha farklıydı.
Yıldız Holding olarak nasıl bir bakış açımız olacağını ne yapacağımı strateji toplantımızda paylaşmıştık. Stratejimiz ve rotamızı kısaca özetlersek;
üçgeninde işlerimizi geliştirmeyi hedefliyoruz.
İhtiyacımız olan yatırımları planlıyoruz.
Gıda alanında bölgemizde büyüme konusunda çalışıyoruz.
Yatırım ihtiyaçlarımız için kaynak konusunu çalışıyoruz.
Enflasyonist dönemden çıkarken şirketler daha verimli, daha odaklı ve fit olmalıdır. Biz de bu konuya odaklanıyoruz.
Son olarak şunları eklemek istiyorum:
Tüm bu cevapların daha doğru ve odaklı olması, gözden bir şey kaçmaması, doğru işlerin yapılması için;
Üzerinde çok net mutabakat sağlanmış bir strateji ve önceliklere sahip olmamız önemlidir.
Bunu sağladığımız zaman kaynaklarımız ve zamanımızı doğru kullanmakta, doğru işleri zamanında yaparak daha etkili oluruz. Tabii ihtiyaçlarımıza odaklı, bu mutabakata sahip çıkan bir Yönetim Kurulu ve Danışma Kurulu da olmalıdır.
Murat Ülker 'Aldonlar' kitabının hikayesini paylaştı
Murat Ülker Elon Musk’a meydan okudu