Hamas Lideri İsmail Haniyye, uluslararası arenada, her zaman, Hamas’ı meşru siyasi zeminde tutma çabası içinde olmuştu. Filistin sorununun çözümü sürecinde, Hamas Lideri olarak, İsmail Haniyye gibi figürün çok önemli bir rolü vardı. Filistin konulu müzakereleri yürüten heyetin akıl hocasıydı ve imzalanacak bir ateşkes anlaşmasıyla bir barış sürecinin başlatılmasını hedefliyordu. Haniyye’nin bir suikast sonucu öldürülmesiyle, Filistin konusunun barışçıl yöntemlerle çözme umutları da yokedilmiş oldu.
Türkiye, Mahmut Abbas ile İsmail Haniyye’yi bir araya getirerek, Filistin savunmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Filistin Lideri Mahmut Abbas ile Hamas Lideri İsmail Haniyye Ankara’da buluşturularak kucaklaştırılacaklardı. Mahmut Abbas’ın Meclis kürsüsünden yapacağı konuşmayı locadan dinleyecek olan İsmail Haniyye, bütün dünyanın dikkatle dinleyeceği bu konuşma sonrasında yapacakları basın toplantısında birlikte hareket edeceklerine ilişkin bir duyuru yapacaklardı.
Bu, İsrail’in işine gelmeyen bir gelişmeydi. Filistin Lideri Mahmut Abbas Türkiye’nin davetine daha önce olumlu bir yanıt verse ve Ankara’da Haniyye ile yanyana gelerek dünyaya birlikte fotoğrafverebilselerdi, İslam Alemi’ni kahreden bu olayı yaşamayabilidik.
Hamas yaptığı açıklamada, “Liderimiz İsmail Haniyye, bir Siyonist saldırı sonucu İaran’da öldürüldü” diyordu. İsrail’in aşırı sağcı Miras Bakanı Aichoy Eliyahu, Haniyye’nin öldürülmesinden memnuniyet duyduğunu belirterek, “Haniyye’nin ölümü dünyayı daha güzel hale getirecek” diyordu.
ABD ise, “Bizim işimiz değil” diyordu.
Hamas Lideri Haniyye’nin İran’da, Devrim Muhafızları’nın korudukları bir binada, iki ay öncesinden yerleştirilmiş bir bombanın uzktan kumandayla patlatılarak katledilmesinin bölgedeki gerginliği artırmasından, yeni çatışmalara yol açmasından kaygı duyuluyor. İran ve Hamas’ın saldırıya vereceği karşılık, bölgede yeni dengelerin oluşmasında belirleyici olacaktır.
Bu karşılık ne olabilir? Sosyal medyada dolaşa mesajların bazılarında,”İran şimdi süper bir video çeker, İsrail’den intikamını alır” deniyor. Bazı mesajlarda, “İran Haniyye’yi ne karşılığında sattı?” sorgulaması da yapılıyor. İlk bakışta kafaları karıştıran, “acaba?” dedirten bu tür mesajların, İran’ı tahrik ederek, tuzağa çekmeyi hedeflediklerini unutmamalıyız. Hatırlayacaksınız, 1991’deki 1. Körfez Savaşı öncesinde Saddam, ABD Büyükelçisi tarafından gaza getirilerek Kuvayt’e sokulmuş, sonra da “Bağımsız bir ülkeyi işgal etti” gerekçesiyle ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından bir güzel tepelenmiş, ülkesi de 36. Paralel boyunca bölünmüştü.
O nedenle İran’ın, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat Havaalanı’nda ABD tarafından öldürülmesinde, Şam Büyükelçilik binasının İsrail tarafından vurulmasında olduğu gibi, olayı “sükunetle” değerlendireceği tahmin ediliyor. İran, 1980’de Irak’la giriştiği uzun soluklu savaşta maddi, manevi ne kadar yorulduğunu unutmayacak bir devlet hafızasına ve köklü bir devlet geleneğine sahiptir.
HAMAS, HANİYYE’NİN POLİTİKASINI SÜRDÜREBİLECEK MİDİR?
İnsanlığın inanılmaz bir vurdumduymazlıkla izlemekle yetindiği bir katliam sonrasında, başta Filistin ve Hamas’ın dolayısıyla bölgenin yeniden dizayn edildiği bir süreçte, Haniyye gibi bölge açısından çok önemli bir figürü denklem dışına savurmakla ne gibi bir sonuç elde edilmeye çalışıyor?
Hamas Lideri İsmail Haniyye, biraz da Türkiye’nin önerilerine değer verdiğinden, uluslararası arenada Hamas’ı meşru siyasi zeminde tutma çabası içinde olmuştu. Filistin sorununun çözümü sürecinde, Hamas Lideri olarak, İsmail Haniyye gibi figürün çok önemli bir rolü vardı. Filistin konulu müzakereleri yürüten heyetin akıl hocasıydı ve imzalanacak bir ateşkes anlaşmasıyla bir barış sürecinin başlatılmasını hedefliyordu. Haniyye’nin bir suikast sonucu öldürülmesiyle, Filistin konusunun barışçıl yöntemlerle çözme umutları da yokedilmiş oldu.
“Birileri”, bu fırsattan yararlanarak, Filistin konusunu askeri yöntemlerle çözme çalışmalarını hızlandıracaktır. Muhammed Dahlan gibi karanlık figürlerin Ortadoğu denklemine etkili eleman olarak dahil edileceği bir süreçte, “demokrasi götürüyoruz” kamuflajı altında işgal edilen Irak’ta, estirilen “Arap Baharı” rüzgarları eşliğinde Cehennem’e çevrilen Suriye ve Libya’da yaşanları aratmayacak acı olayların yaşanabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
GAZZE KATLİAMI RUHANİ YORUMLARLA MEŞRULAŞTIRLMAYA ÇALIŞILIYOR
Haniyye’nin öldürülmesi İsrail’in ya da İsrail’i destekleyenlerin ne ölçüde işine yarayacaktır? Soruyu tersten soralım; yoksa İran ya da İran’ı destekler mi bu suikastten kendilerince yararlı sonuçlar elde etmeye çalışacaklardır?
Şurası bir gerçek ki, Gazze katliamını ruhani yorumlarla değerlendirerek meşru göstermeye çalışan İsrail yönetiminin, dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan geniş katılımlı protesto gösterilerine rağmen, oldukça güçlü gizli destek bulabildiğinide gözardı etmeyelim. Birkaç ay önce ABD Başkanı Biden tarafından Tel Aviv Havaalanı’nda kulakları çekilen İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, ABD Kongresi’nin ortak oturumunda zafer kazanmış bir komutan edasıyla yaptığı konuşma sırasında 49 defa alkışlanması, günümüzde insani değerlerin, bazı çıkarlar uğruna altüst edilebildiğinin en çarpıcı örneğidir.
GERÇEK HEDEF NEDİR?
Haniyye gibi çok önemli bir figürü Ortadoğu denkemi dışına savuran suikastı kimin neden yapmış olabileceğini sorgularken, İsrail’in Gazze’yi haritadan silmesine, onbinlerce masum insanı katletmesine göz yummanın arka planındaki gerçek dinamikleri görmek gerekir.
Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu yeni bir dünya düzeni kurabilmek için yola çıkan ABD, “El Kaide militanları İkiz Kuleleri vurdu”, “demokrasi götürüyoruz”, “Arap Baharı” gibi kurguladığı bir dizi gerekçeye dayanarak geldiği Ortadoğu coğrafyasını Cehennem’e çevirmiş, işgal ettiği Irak, Suriye ve Libya’da milyonlarca masum insanın hayatını kaybetmesine ya da ülkelerini terketmelerine neden olmuştu.
ABD, Amerikalı ideologların hazırladıkları ve bölgmizedeki 22 ülkenin haritasını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirmeye çalışırken, 2013 yılında, Kazakistan’da yapılan uluslararası bir tolantıda Çin, üç kıtayı ekonomik koridorlarla birbirine bağlayacak olan “Bir Yol Bir Kuşak” projesini gündeme getirverdi.
Ilk Bakışta, Avrupa Birlği ülkelerinin Çin ile işbirliği yaparak, yeni bir küresel ekonomik düzen kurmayı hedefleyen bu projenin arka plandaki akıl hocası İngiltere’ydi (City of London). Hedefi ABD dışında bir küresel güç oluşturabilmekti. “Kuşak ve Yol”un, Çin’i Avrupa’ya bağlayan üç önemli koridoru vardı. Biri Rusya üzerinden geçen Kuzey Koridoru, bir diğeri Tarihi İpek Yolu güzergahını izleyen ve Türkistan coğrafyası-Azerbaycan-Türkiye üzerinden Pekin’i Avrupa’ya bağlayan Orta Koridor ve... 2700 km’lik Kaşgar-Gvadar-Basra Körfezi- BAE-Suudi Arabistan- Ürdün ve İsrail üzerinden Akdeniz’e bağlayan Güney Koridoru..
ABD, tamamlandığında Çin’i küresel ekonominin lideri yapacak olan bu projenin (Kuşak ve Yol) hayata geçirilmesine asla izin veremezdi. 2013’ten bu yana yaşanan pekçok bölgesel ve üresel çatışmanın arka planında bu rekabet yatıyor.
ABD “KUŞAK ve YOL”UN ÖNÜNE BARİKATLAR ÖRÜYOR
ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak, “Kuşak ve Yol”un Kuzey ve Orta koridorlarının Avrupa’ya ulaştıkları noktada aşılması zor bir set oluşturdu. Ukraya Savaşı uzadıkça uzuyor. “Kuşak ve Yol”un Güney Koridoru’nun önüne de, İsrail’in Gazze’yi yutmasına, onbinlerce masum insanı katletmesine göz yumularak bir set çekilmiş oldu. Netanyahu’ya, Çin ile yaptığı anlaşmaları iptal etmesi karşılığında böyle bir “itiyaz” tanınmıştı. Şimdilerde, Biden’ın G-20 Zirvesi’nde “Kuşak ve Yol”a alternetif olarak gündeme getirdiği Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (GLOBAL GATEWAY) nasıl hayata geçirileceği, Türkiye’nin gündeme getirdiği “Kalkınma Yolu Projesi”ne eklemlenip eklenmeyeceği konuşuluyor.
İNGİLTERE BÖLGEDEKİ KAOS DERİNLEŞSİN İSTİYOR
ABD’nin gizli rakibi İngiltere, bölgedeki kaos ortamının sürdürülmesinden yana. Böylece, ABD’yi ortadoğu’da oyalayarak Uzakdoğu’ya, Pasifik’e yönelmesini geciktirmeye çalışıyor. Fakat Rusya ve Çin bölgenin biran önce huzura kavuşmasını ve “Kuşak ve Yol”un yoluna devam etmesini arzuluyor.
Görüldüğü gibi Haniyye’yi hayattan koparan suikast küçük çaplı bölgesel bir operasyon değildir. Gelişmelerin arka planındaki dinamikler, küresel aktörler arasındaki mücadelenin büyüklüğünü gösteriyor.Gelişmeler, bölge ülkeleri arasında güven ve işbirliği olmadığını gösteriyor.
İsrail de bu dağınıklıktan yararlanarak, hedeflerine doğru ilerlemektedir. Trump’ın başkanlığı döneminde babasının malıymış gibi bağışladığı Suriye’nin Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini duyurdu. BM Güvenlik Konseyi’nden bir itiraz var mı? Yok! ABD büyükelçisi tarafından, “Sizin 19. vilayetiniz; bizim için bir sakıncası yok” sözleryle gaza getirilip Küveyt’e sokulan, sonra da “Vay, bağımsız bir ülkeyi işgal etti” diyerek tepesine binen “Batılı Koalisyon Güçleri”nden ses var mı? Yok!
Görüldüğü gibi, bölgemizde BOP’u hayata geçirmeye yönelik operasyonları BM’e ya da bir başka uluslararası güce dyanarak durmamız mümkün değildir. O nedenle, yalnızca İran, Irak, Suriye ve Lübnan’ın değil, bütün bölge ülkelerinin, giderek büyüyen BOP tehlikesine karşı birlik oluşturmaları gerekir. BOP’un gizli ajandasında, bölge halkını, ya da Kürtleri mutlu etme gibi niyet olmadığını artık görmemiz gerekir.
TÜRKİYE OLAYIN NERESİNDE?
Haniyye’nin Türkiye‘ye yakın bir isim olduğu biliniyor. Haniyye’nin Türkiye’nin telkin ve önerilerini dikkate alarak politika geliştirdiği de biliniyor.
Mahmut Abbas kendi eliyle göreve getirdiği İsmail Haniyye’yi, 2007 yılında, Gazze Şeridi’nde Hamas ile El Fetih arasındaki çatışmaların artması üzerine görevden almıştı. O tarihten bu yana Filistin yönetiminde bir bölünmüşlük yaşanıyordu ve bu durum Filistin davasına büyük zarar veriyordu.
Türkiye, Mahmut Abbas ile İsmail Haniyye’yi bir araya getirerek, Filistin savunmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Filistin Lideri Mahmut Abbas ile Hamas Lideri İsmail Haniyye Ankara’da buluşturularak kucaklaştırılacaklardı. Mahmut Abbas’ın Meclis kürsüsünden yapacağı konuşmayı locadan dinleyecek olan İsmail Haniyye, bütün dünyanın dikkatle dinleyeceği bu konuşma sonrasında yapacakları basın toplantısında birlikte hareket edeceklerine ilişkin bir duyuru yapacaklardı.
Bu, İsrail’in işine gelmeyen bir gelişmeydi. Filistin Lideri Mahmut Abbas Türkiye’nin davetine daha önce olumlu bir yanıt verse ve Ankara’da Haniyye ile yanyana gelerek dünyaya birlikte fotoğrafverebilselerdi, İslam Alemi’ni kahreden bu olayı yaşamayabilidik.
Katar’da yaşamakta olan Haniyye’nin katledilmesi, çok bilinmeyenli bir denklemdir. Bu kahredici olayı, Türkiye’nin, Filistin’in toprak bütünlüğünü sağlamak ve “İki devletli bir çözüm” konusunda izlediği politika açısından da değerlendirmek gerekiyor.