Lozan için düşmanlar bir yana ne yazık ki, Türkiye’deki hazımsızlar da Lozan 100.yılında sona erecek, Lozan’ın gizli maddeleri var, Lozan başarılı değil gibi boş ve temelsiz laflar ettiler. Bu laflar tam 100 yıl devam etti de sonuç ne oldu. İşte 24 Temmuz 2024’te 101.Yılını kutladık. Lozan Antlaşması’na hiçbir şey olmadı.
Bakınız Lozan’a en çok ABD karşı çıkmıştı hatta öyle bir karşıydı ki, Mustafa Kemal olmaz hakaretler bile ettiler. Çünkü ABD Lozan’a katılmış fakat Antlaşmayı imzalamamıştı. Türkiye tüm dünya ile barış istediği için İsmet Paşa, Lozan Antlaşması’nı imzalamayan ABD Baş Delegesi Amiral Bristol’e “ikili bir dostluk anlaşması” önermiş, o da kabul etmiş ve böyle bir anlaşma yapılmıştı…
18 Ocak 1927’de ABD Senatosu’nda bu anlaşmanın onaylanmasının gündeme getirildi. Söz alan senatörler, Türk ve Türkiye aleyhine konuşmuş, özellikle büyük bir kinle Atatürk’e saldırmışlar ve anlaşma onaylanmamıştır. Örneğin, Senatör William D. Upshaw, konuşmasında sözü Lozan Antlaşmasına getirerek ABD’nin Atatürk’e olan kinini şöyle kusmuştur:
“… Antlaşma (Lozan), Timurlenk kadar hunhar, Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk zaferi dediler. Antlaşmayı imzalayanlar, Türkiye’yi uygar uluslar masasında, uluslararası bir konuk durumuna yücelterek, Amerika’yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler.”
Peki Lozan neler getirdi?
Koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti’ni getirdi.
Bağımsızlık getirdi.
Yıkılmış denilen bir devletin sahibi Türk Milleti devletin yıkılmadığını ispatladı.
Nasıl mı gelin beraber özetleyelim.
24 Temmuz 1923 günü̈ imzalanan Lozan Barış̧ Antlaşması 4 bölüm, 143 madde ve antlaşmaya ekli 17 ayrı protokol ya da sözleşmeden oluşmuştur. Türkiye Lozan’da toprak kaybetmemiş̧ kazanmıştır. Emperyalist cephenin esas aldığı Sevr’de Türklere bırakılan toprak 480 bin km2 iken Lozan’da elde edilen 736 bin km2dir. Hatay da katılınca günümüz yüz ölçümüne, 783 bin km2ye ulaşılır.
Sınırlar baslığı altında; Türkiye-Irak sınırı 9 ay içindeTürkiye-İngiltere arasında dostça belirlenecek, belirlenemezse Milletler Cemiyeti’nin hakemliğine başvurulacaktır.
Türkiye-Yunanistan sınırı Karaağaç̧ Türkiye’de kalacak şekilde Meriç̧ Irmağı yatağının en derin yeri (talvegi) olarak saptanır. Türkiye 1913’te yitirdiği adaların tümünü̈ alamaz.
O gün verilen İmroz ve Bozcaada’ya Tavşan Adalarını eklemeyi başarır. Anadolu kıyılarından başlayarak üç̧ mil uzaklıktaki tüm ada, adacık ve kayalıkları da alır. Yunanistan’a bırakılan adalar askersizleştirilecektir.
Rodos ve 12 Ada ise daha 1912’de İtalyanlarabırakılmıştır. Suriye ile sınır 20 Ekim 1921 antlaşmasıylabelirlenen sınırdır. Boğazlarda geçiş̧ serbestliği, başkanı Türkolan uluslararası komisyon kabul edilir. Ermeni yurdu yoktur. Kapitülasyonlar tüm sonuçlarıyla birlikte kaldırılır. Duyûn-ı Umumiye son bulmuş̧, TBMM’de Hasan Bey’in söylediğigibi borçlar Babanın (Osmanlı Devleti’nin) diğer oğullarıyla(ayrılan devletlerle) paylaşılmıştır. Azınlık tanımında dil ve soy değil din azınlığı anlayışı benimsenir.
Türkiye o günlerde laik olmadığı için azınlıkların kişisel ve aile hukuklarında kendi gelenek ve göreneklerini izlemesi kabul edilir. Patrikhanenin evrensel niteliğine son verilir. Türkiye’de kalan adalarla İstanbul’da yasayan Rumlar ve Batı Trakya’da yasayan Türkler dışında Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus değişimi kabul edilir. İstanbul ve Boğazlardakiişgal ise antlaşma TBMM’de onaylandıktan sonra son bulacaktır.
Mustafa Kemal ve İsmet paşaların vurguladığı gibi Türkiye, Lozan’ın çözemediği konuları Musul hariç̧ Türkiyelehine sonuçlandırmıştır. Laik hukuk devrimine karar veren Türkiye’de azınlık statüsü̈ taşıyan vatandaşlar kendi istekleriyle 1925’te Lozan’ın 42. maddesiyle elde ettikleri haklardan yine kendi istekleriyle vazgeçer.
20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlarda tam egemenlik sağlanır. 1936’da başlayan Hatay mücadelesi 1939’da Hatay’ın anavatana katılması ile sonuçlanır.
Musul’un alınamamasının nedeni petroldür.
Unutulmamalı ki Musul petrollerini o donemde işletmekiçin kurulan Turcoil Company’nin büyük ortaklarından biri Curzon’dur.
1924’te yeniden örgütlenen muhalefetin tavrı ve ŞeyhSait İsyanı da engel olmuştur. Kanımca Türk halkı artık enerjisini Musul’u niye kaybettiğine değil, “Musul petrol gelirlerini 1989 yılında bütçeden neden çıkardı ve halâ bu gelirden pay alamaz mı” sorusuna yönlendirmelidir.
Dünya da Lozan’ın zafer olduğunda hemfikirdir. Onlar zaferi Atatürk’e ve İnönü’ye vermiştir. Atatürk ve İnönü ise her fırsatta zaferin Türk milletine ait olduğunu vurgulamıştır. Türk milletine düşen ödev ise zaferi sahiplenmektir.
Mustafa Kemal Atatürk, Lozan’ı; “Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir” sözleri ile önemin belirtmiştir.