“Beni anlayan, seven, güvendiğim, bir ebeveynim var.” diyen çocuklar kendilerine konulan sınırlar ve kurallardan rahatsız olmazlar.
Ergenlik çağında çocuğu olan ailelerin en büyük şikayetleri; “Çocuğum kendini odasına kapatıyor, bizimle pek iletişim kurmuyor, ya yalnız kalmak ya da arkadaşlarıyla görüşmek istiyor.”, “Hemen sinirleniyor.”, “Derslerini çalışmak istemiyor.”, en önemlisi de “Çocuğuma söz geçiremiyorum.”dur.
Ergenlik dönemi kimlik edinme, kendini tanıma, kendi istek ve beklentilerini bulma, karşı cins tarafından beğenilme ile cinsel kimliğini edinme, bağımsızlaşma ve ailenin dışındaki ortamlarda ait olma ihtiyacının karşılandığı bir dönemdir. Bu dönemde ergen kendi iç dünyasına ve ailenin dışındaki dünyaya yöneldiği için ailesini duymakta ve beklentilerini karşılamakta zorlanır.
Kurallar ve beklentiler karşısında çocuğun vereceği üç tepki vardır:
* Annenin babanın sözüne uyum sağlamak ve kendi isteklerinden vazgeçmek. Bu çocuk ergenliğin kimlik edinme amaçlı sunduğu fırsatı değerlendirememiş ve kendini bulma sürecini ertelemiş olur.
* Anne babanın kurallarına baş kaldırmak. Bu çocuk kendini ve isteklerini tercih etmiş fakat ailesiyle ilişkilerine zarar vermiş olur.
* Kurallara uyuyormuş gibi görünerek gizlice istediğini yapmak. Bu çocuk kendi istekleri ile ailesinin istekleri arasında bir kaçış yolu bulmuş fakat ailesi arka planda olan şeyleri öğrendiğinde güven sorunu yaşanmasına neden olmuş olur.
Makul kural koyan ve makul beklentilere sahip olmayan, kontrolcü ve talepkar ebeveynlerin çocukları yukarıda bahsettiğim bu üç yoldan birini tercih etmek durumunda kalıyor. Bu üç yol da çocuğun gelişimi açısından uygun yol değildir. Ne zaman çocuğumuzu değiştirmek yerine tutumumuzu değiştirmeye başlarsak o zaman çocuğumuz değişmeye ve bizi duymaya başlar. O halde söz dinlemeyen ergen çocuğumuz varsa ne yapabiliriz birlikte bakalım:
Çocuğunuza ne kadar söz dinletmeye çalışırsanız o kadar zorlanırsınız. Çünkü çocuğunuz sizin istekleriniz ile kendi istekleri arasında sıkışıp kalır. Söz dinletmek yerine onunla iletişim kurmak, paylaşımda bulunmak ve vakit geçirmek gerekir. Çocuğunuzu dinlemeye ve anlamaya odaklanırsanız sizi dinlemeye ve anlamaya başlayacaktır.
Her sorunun altında başkasını anlayamamak ve kendini anlatamamak yatar. Başkasını anlamak için ona olduğu gibi kabul edildiğini, onu değiştirmeye çalışmadığınızı ve önemsediğinizi hissettirmeniz önemlidir. Çocuğunuza bu güveni verdiğiniz, onu dinlemeye, anlamaya çalıştığınız zaman sizden gelenlere kulağını açmaya başladığını ve anlaşmaya başladığınızı göreceksiniz.
Bazı aileler “Çocuğuma iyi davranıyorum ama hâlâ söz dinlemiyor.” diyebiliyorlar. Bunun nedeni çocuğunuzun sizin beklentinizi ve kurallarınıza uymasını istediğinizi hissetmesidir. Çocuğunuzun değişmesi için iyi davranmaktan vazgeçip onu olduğu gibi kabul ederek dünyasına girmek anlamaya çalışmak gerekir
Çocuğunuzun önemsediği şeyleri önemsemek, çocuğunuzda ‘ben önemseniyorum' hissi oluşturur. Bu da sizin ve beklentilerinizin önemsenmesini sağlar.
Çocuğa sınırların öğretilmesi çok önemlidir. Aşırı sınır ya da sınırsızlık çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkiler. Her istediği yapılan ya da istedikleri önemsenmeyen çocuklara ergenlikte söz dinletmek daha zordur. Ya her istediğinin yapılmasına alıştığı için bu döngüyü devam ettirecek ya da istekleri göz ardı edildiği için anne babasının istediklerini yapmayarak savaşa girecektir.
“Beni anlayan, seven, güvendiğim, bir ebeveynim var.” diyen çocuklar kendilerine konulan sınırlar ve kurallardan rahatsız olmazlar.
Anne babanın ortak hareket etmesi ve tutarlı davranması da başka önemli bir husustur. Babanın koyduğu kuralı anne deliyor, annenin ‘hayır' dediğine baba ‘evet' diyorsa çocuk kendisine sınır koyan ya da evde pek sözü geçmeyen kimseyi dinlememeye, önemsememeye başlar. Kural koyarken anne babanın istişare edip ortak tutum sergilemesi çocuğun kurallara uymasını kolaylaştırır.
Bazen anne baba çocukları için doğru tercihte bulunurlar fakat çocukları bu doğru yolu tercih etmek istemezler. Böyle durumlarda beklentinizin mantığını uygun bir dille anlatmak ardından doğruyu kendisinin bulması için çocuğunuza tercih yapma hakkı tanımak ve yaşantısal deneyimler yaşamasına fırsat vermek gerekir.
Her bireyin kendine özgü kişiliği, yapısı, tercihi olduğu, özünün ve isteklerinin önüne geçmemek gerektiği ve çocuklarımızın sahibi değil de emanetçisi olduğumuz unutulmamalıdır.
Ayşe Yılmaz'ın Yeni Bahar Dergisi'ndeki yazısı için tıklayınız..