Gazetecilere yönelik operasyonların son hamlesinde Can Dündar ve Erdem Gül hapse atıldı. Türkiye'de 29 gazeteci cezaevinde çürütülüyor.
Böyle demokrasi olur mu?
Söz konusu Türkiye ise olur. Çünkü “demokrasi” gibi soyut, karın doyurmayan kavramları önemseyecek bir altyapımız yok. Sorgulamayan, yiyip-içip susan bir kalabalığa dönüştük. O nedenle 29 değil, 129 gazeteci içeri atılsa toplumsal bir tepki oluşmaz.
Operasyonların amacı açık:
Gazetecileri korkutmak, sindirmek, susturmak.
Oto sansür…
Can Dündar ve Erdem Gül'e destek olmak için ZAMAN Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, Haber Müdürü Zekai Özçınar ve Samanyolu TV Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi'ni ziyaret ettik. Toplantı odasındaki duvarda büyük bir fotoğraf asılıydı; Uğur Mumcu'yu masasına yığılmış dosyaları incelerken gösteren bir fotoğraf. Önündeki isimlik dikkat çekici:
“Yolsuzluk Masası-Uğur Mumcu”
Düşünebiliyor musunuz, eskiden bu ülkede “yolsuzluk masaları” vardı. Devlet çarkından nemalanmak isteyenler gazetecilerin titiz çalışmalarıyla yakalanıyor ve yargıya sevk ediliyordu.
Devletin teftiş kurulları da hazırladıkları dosyalarla gazetecilere malzeme üretiyor, böylece temiz bir toplum oluşturulmasına katkıda bulunuyorlardı.
Gazeteciler de “rol model” olur. Uğur Mumcu gibi araştırmacı gazeteciler o dönemin genç nesillerine örnek oluşturdular. İlham verdiler. Bizler de onlar gibi olmaya, aynı yoldan yürümeye çalıştık. Kitaplar yazdık. Demir-çelik vurgunuyla ilgili yazdığım bir kitap üzerine Uğur Mumcu'nun köşesinde benden söz etmesinin yarattığı motivasyonu hâlâ unutamam. Genç bir gazeteciydim, kitabın önsözünü Emin Çölaşan yazmıştı, Uğur Mumcu ise bir yazısını o kitaba ayırmıştı. Bizim için en büyük ödül buydu. Korkmadan araştırıyor, haksızlıkların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üzerine gidiyorduk.
Bir de şimdiki rol modellere, şimdiki gazeteciliğe bakın…
Gazetelerde yolsuzluk haberlerini görmez olduk.
Bu yolsuzluk yapılmadığı anlamına mı geliyor?
Tabii ki yapılıyor.
Yolsuzluk her dönemin, her ülkenin hastalığı. İnsanın var olduğu her yerde rüşvet de olur, yolsuzluk da. Ama milli gelirden kişi başına alınan payın 10 bin dolar ve altında bulunduğu, insanların midesiyle düşündüğü toplumlarda daha fazla.
Buna rağmen Türkiye'de son yıllarda gazeteler, televizyonlar yolsuzluk haberi vermez oldu. Çünkü yolsuzluk haberi yapmak bir suç gibi görülüyor. Zaten gazetelerin yöneticileri de “başımıza iş açar” diyerek böyle haberler istemiyor.
Eskiden her yıl Sayıştay raporları Meclis'e gelir, parlamento muhabirleri o raporlarda yer alan yolsuzlukları, usulsüzlükleri kamuoyuna duyururdu. Bu uygulama da geride kaldı.
Artık eski Türkiye yok. Eski Türkiye'den geriye Uğur Mumcu gibi yiğit gazetecilerin fotoğrafları kaldı.
Şimdi her şeyin altın sarısına boyandığı yeni bir Türkiye'de yaşıyoruz. Hiç kimse yolsuzluk, usulsüzlük yapmıyor, hiç kimse rüşvet almıyor!