Kişinin tam bir bilinç ve özgürlük içinde yaptığı iyi veya kötü tüm eylemlerini üzerine alması bilinci olarak tanımlanan sorumluluk, ayet ve hadislerde de vurgulanmıştır. Bu konuda Kur’an “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim, 6) ikazını yaparken, Hz. Peygamber her insanın çoban olduğunu ve her çobanın sürüsünden sorumlu olduğunu belirtmek için “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz” hadisi oldukça meşhurdur.
Sorumluluk ve tevekkül arasındaki ilişkinin mahiyetini anlamak için önce tevekkülün anlamını kavramakta fayda vardır. Çünkü bir terimin anlamını doğru bilmeden sonuç cümlesi kurulduğunda o cümle yanlış bir hüküm ortaya koyar. Tevekkül kelimesi bu açıdan ele alındığında sözlük anlamı “Güvenmek, dayanmak, vekil tayin etmek” gibi anlamlara gelmektedir. Dini terminolojide ise “Kişinin kendi gücü dahilinde elinden gelen tüm gayretini ortaya koyduktan sonra Allah’a güvenmek, O’na dayanmak” anlamı içerir.
Tanımın ana noktası, kişinin elinden gelen tüm meşru çabayı ortaya koymasında yatar. Çünkü Allah’a güvenmenin ana noktasında kişinin elinden gelen çabayı art niyetsiz, samimi bir şeklide göstermesinde yatar. Aksi takdirde Allah’ı kendi emrine amade etme durumu ortaya çıkar ki bu durum imani zaafa yol açar.
Peki o zaman sorumluluk erdemi ile tevekkül arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Aslında tevekkülün temel felsefesi sorumluluk üzerine kuruludur. Çünkü tanımdan da anlaşılacağı gibi, tevekkülde insanın elinden gelen meşru her şeyi yapması esastır. Bu tevekkülün sorumluluk kısmını oluşturur. Yani insan kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olur. Artık sonrası Allah’a kalmıştır. Bunun için dua gerekir. Tevekkül eden kişi Allah’tan hayırlısı ile yaptığı çalışmanın sonuçlanmasını ister. Çünkü gaybi bilgi Allah’a aittir. İnsanın gaybi bilgiyi yani geleceğe dair bilgiyi bilmesi mümkün olmadığı için o kısım Allah’ın takdirindedir. Bunun için kişiye düşen sorumluluk Allah’ı Rab olarak tanımak ve O’na güvenmektir. İşin ilginç yanı bu yol takip edildiğinde kişinin o işle ilgili ahiretteki sorumluluğu ortadan kalkmış olmasında yatar. Başka bir deyişle kişi önce çabalayacak, üzerine düşeni yapacak sonra işin sonunu Allah’a havale edecek üçüncü adımda da o işle ilgili ahiret sorumluluğundan kurtulacaktır. Aslında tevekkül hakkında asıl ilginç olan durum, önce sorumluluğu yerine getirmek sonra işin geleceği ile ilgili Allah’a havale etmek en sonunda da o işle ilgili ahiret sorumluluğundan kurtulmak. Çünkü artık olay kadere dönüşmüş olur.
O zaman kader ile sorumluluk arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bilindiği gibi kader kelimesi sözlükte “Ölçmek, gücü yetmek, ölçüp takdir etmek, kudret” gibi anlama gelir. Dini terim olarak “Allah’ın ebede kadar olacak şeyleri zaman, yeri, özellikleri ve nitelikleri itibariyle olacak şeyleri ilim sıfatı ile bilmesi” anlamında kullanılmıştır.
Bu aşamada kaderi iyi anlamak ve tahlil etmek gerekir. Çünkü örneğin insanların tüm fiillerini kader çerçevesinde ele alınırsa o zaman insandan tüm sorumluluk kalkmış olur. Oysa insan dini açıdan mükellef olduktan sonra yaptığı iyi veya kötü tüm fiillerinden sorumlu tutulmuştur. Öyleyse kaderin başka bir izahı olmalıdır.
Şu açıktır ki kader olarak isimlendirdiğimiz fiiller, seçim söz konusu olduğunda kader olmaktan çıkar ve sorumluluk alanına girer. Ancak bu fiiller de aynı zamanda Allah’ın iradesi içinde icra edilir. Bu anlamda kader olarak vasıflanan fiiller, insan iradesi dışında kalan ancak insanın kendini bir şekilde ilgilendiren fiillere verilen isimdir. Bunlar örneğin insanın kadın veya erkek olması, doğduğu ve yaşadığı zaman dilimi, anne-babasının kim olduğu gibi iradesiz fiillerden oluşur. Ancak insanlar bu fiillerden sorumlu değildir.
İkinci aşamada kader haline gelen fiiller ise, önce kader olmayıp insanın kendi iradesi ile kaderleşen fiillerdir. Bu anlamda geride geçen tevekkül bahsinde de ifade edildiği gibi, insan özgür iradesi ile her türlü, iyi veya kötü anlamda, fiilleri seçer. İnsanın özgür iradesi ile ortaya koyduğu bu seçim o fiilin de sorumluluğunu o kişiye yükler. Çünkü fiilin seçimi insana ait olur. Bundan dolayı seçim yaptığımız her fiil sonucunda özgür irade ile yapıldığı için sorumluluk ortaya çıkar. Sonuç olarak kendi irademizle seçtiğimiz her davranış ve fiil, sorumluluk olarak bize döner. Bu fiiller bazen helaldir bazen haramdır bazen mekruhtur bazen müfsittir bazen mübahtır. Böylece insan seçtiği her fiilin çeşidine göre mükafat veya ceza almış olur. Bu fiillerin kader olarak vasıflanan kısmı, Allah’ın ilim sıfatı ile o fiili insanın yapacağını bilmesidir. Ancak bu bilginin insan üzerinde zorlayıcı bir etkisi yoktur.