İsmail Mansur Özdemir - Uluslararası Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Platformu Başkanı
Türkiye, Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölgenin iki önemli ülkesi, Somali ve Etiyopya arasında sıcak çatışmaya dönme riski olan ihtilafın çözümünde devreye girdi. Ankara’nın tarafları buluşturması son dönemin en önemli diplomasi ve arabuluculuk çabalarından biri olarak uluslararası kamuoyunda dikkat çekti.
Geçmişte Osmanlının Habeşistan Eyaletin’ de konumlanan Somali ve Etiyopya son 50 yıl içinde çok defa karşı karşıya geldi. Bunlardan en önemlisi Etiyopya’nın Ogaden denilen bölgesinde meydana gelen Ogaden Savaşı (1977-1978) idi. Bu savaş Küba ve Sovyetler Birliğinin de Etiyopya’nın yanında savaşa girmesi ile oldukça hacimli bir boyut kazanmıştı. Bölgenin kaderini etkileyen önemli gerilimlerden bir diğeri de Etiyopya ve Eritreliler arasında ortaya çıkan ve uzun zamana yayılan savaştır. Eritre Bağımsızlık Savaşı 1 Eylül 1961’de başlayıp, Eritre’nin bağımsızlık tarihi olan 29 Mayıs 1991’e kadar 30 yıl boyunca devam etmiş bir savaştır ve bu savaşın Etiyopya’nın deniz ile bağlantısı tamamen kopmuştur. Etiyopya’nın Somali ve Eritre ile çatışmasının en önemli sebepi Etiyopya’nın denize çıkamayarak kaybettiği fırsatlardır. Deniz taşımacılığına ve bir limana sahip olmayan Etiyopya her fırsatta bu handikaplı durumdan kurtulmak için hamleler yapmaktadır. Rönesans Barajı tartışmasından ötürü Mısır ile ihtilaflı durumda olan Etiyopya, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) ile gerçekleşen uzun iç savaşın ardından içine düştüğü sosyoekonomik krizi aşmak için çaba içindedir.
Etiyopya 1 Ocak 2024’te, Somali’den 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden ancak uluslararası toplum tarafından tanınmayan de-facto bir yönetime sahip olan Somaliland ile denize ulaşım ve liman kullanımını içeren 50 yıllık bir mutabakat zaptı imzalaması ile denize erişim sorununu ortadan kaldırmak adına bir hamle gerçekleştirdi. Bu zapta göre; Etiyopya’nın Berbera limanında bir limanı olacak, Etiyopya havayolları şirketinden Somaliland belli bir ortaklık alacak ve Somaliland’i dünya’ da ilk tanıyan ülke Etiyopya olacaktı. Somali bu anlaşmayı iç işlerine müdahale gerekçesiyle çok sert bir şekilde reddetti. Bu tavrın ardından Cibuti, Kenya gibi komşu ülkeler yanında, Arap Birliği ve Afrika Birliği iki ülkeyi uzlaştırmaya çalışsa da bu çabalar netice vermedi ve iki ülke çatışmanın sınırına geldi.
Hiçbir aracının çözüm bulamadığı gergin sürece 1 Temmuz 2024 tarihinde Türkiye dahil oldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bizzat bölgeye giderek sürdürdüğü süreç 11 Aralık 2024 tarihinde tekemmül ederek, çok önemli bir diplomatik başarıya dönüştü. Türkiye’nin halihazırda iki ülkeyle de çok sıcak ve aktif bir diplomatik ilişkisi bulunuyor. Özellikle Somali’nin yaşadığı ağır savaş ve iç gerilimler sebebiyle içine düştüğü zor durumda Türkiye hep Somali’nin yanında oldu.
Somali, Türkiye’nin 2011’den bu yana siyasi, ekonomik ve askeri olarak en çok katkı ve destek yaptığı ülkeler arasında. 2012’de imzalanan Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması kapsamında Somali silahlı kuvvetlerine teknik destek ve eğitim veren Türkiye’nin Mogadişu’da TÜRKSOM olarak bilinen geniş bir askeri üssü bulunuyor. Uluslararası burslar kapsamında ülkenin insani kapasite inşası Türkiye eliyle gerçekleşiyor; sağlık, eğitim, sosyal kalkınma ve insani yardımlar konusunda Türkiye Somali ile konsantre bir etkileşim içinde. Türkiye’yi bölgesel gerilimin arabulucusu yapan gelişme ise 8 Şubat 2024’te Somali ile imzaladığı “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” sonucu yaşandı. Türkiye’nin bölgesel gerilimin diğer tarafı olan Etiyopya ile de Somali’den aşağıya kalmayacak güçlü ilişkileri var. Ticari kapasitesinin yanında; insani yardımlar başta olmak üzere insan kapasitesinin de gelişimine yönelik çok önemli ilişkileri bulunuyor. Federal bir yönetim yapısı olan Etiyopya, ülke içinde de Tigray, Amhara ve Omoria bölgeleri ile zaman zaman gerilim yaşıyor. Özellikle 2020-2022 arasında ülkenin kuzeyinde yer alan TPLF ile çok ciddi silahlı çatışmalar yaşanmıştı. Bu süreçte Türkiye itidali öneren makul bir pozisyon tercih etmişti. Etiyopya hükümeti bugün iç savaş ile içine girdiği ekonomik zorluktan çıkmak için bir çaba içinde.
Ankara ile Mogadişu arasındaki anlaşmanın imzalanmasından üç ay sonra Etiyopya, Türkiye’den Somali ile arasındaki sorunun çözümü için devreye girmesini istedi. 8 Mayıs 2024’te Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Özel Temsilcisi Mulatu Teshome Wirtu ve Dışişleri Bakanı Taye Atske Selassie, Ankara’da görüştükleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Başbakan Abiy Ahmed’in arabuluculuk talebini içeren resmi mektubunu sundular. Bu talep üzerine sürdürülen hassas diplomatik süreç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürdürdüğü hassas nihai toplantı sonucunda iki ülkenin 11 Aralık 2024 tarihinde Ankara’da imza altına aldıkları anlaşma; uzlaşma ve iş birliği ile neticelendi.
Bu süreç Türkiye’nin uzun bir zamandır emek verdiği Doğu Afrika politikası açısından çok değerli. Türkiye özellikle Afrika’da çoklu kaynakları kullanarak önemli bir aktif diplomasiyi tercih ediyor, bu süreç bu çabanın bölgede bir karşılığının olduğunun en güçlü göstergesi olarak Türkiye’nin bölgesel gücünün adeta bir tescili. Somali ve Etiyopya arasındaki barışın Türkiye eliyle sağlanması, bölgesel istikrara önemli bir katkı sağlarken Türkiye’nin bölgesel bir güç olmasını da muhkemleştiriyor. Türkiye tarzı diplomatik model; çoklu aygıtlarla, çatışmadan ziyade bütünleşme ve iş birliğini odaklıyor. Bunu aktif desteklerle de gösteren Türkiye tarzı hami diplomatik modelin bundan sonra Afrika başta olmak üzere pek çok bölgede de karşılığının olacağı görülüyor. Türkiye’nin özellikle bu iki ülke ile geliştirdiği iş birliği alanlarının sürdürülebilirliği, bölgesel ticaret yanında Türkiye’nin yatırımları açısından da sürece önemli katkılar sağlayacağı ve ticari gelişimi pekiştireceği gözlemleniyor.
Türkiye; çoklu enstrümanlarla çözüm odaklı bir diplomatik dil tercih ediyor. Diplomatik çaba güçlü kamu ve insani diplomasi kaynakları ile beslenerek yürütülüyor. Özellikle Afrika açılım programı etrafında Türkiye’nin uzlaştırıcı ve çözüm odaklı yaklaşımı, küresel düzeyde diplomatik değerini de güvenilirliğini de besliyor ve tüm dünyaya Türkiye tipi bir diplomatik modeli idealize ediyor.
Sonuç olarak; Türkiye’nin Suriye’de elde ettiği muazzam başarının ardından aynı günlerde Afrika’nın kadim bir krizini çözüme kavuşturan adımının bölgesel ve küresel etkileri olacaktır. Çoklu aygıtlarla; çözüm ve uzlaşma odaklı, insani diplomasi çabası tüm kriz bölgeleri için bir model olarak konuşulmaktadır. Küresel güçlerin çatışma, gerginlik ve savaşlar üzerinden sürdürdükleri agresif ve ayrıştırıcı diplomatik modeline karşı; uzlaştırıcı ve çözüm odaklı diplomatik modeli güçlü bir alternatif sunmaktadır. Savaş ve krizlerin yorgun düşürdüğü dünya için bu çok büyük bir değer üretme çabasıdır. Türkiye’nin kadim geleneğinde olan Cihan Penah “Alemin Sığınağı” diplomatik modeli büyüyerek yükselecektir.