Büyük bir heyecanla sürdürdüğüm ve hikayelerine tanıklık ettiğim ‘Türk Fotoğraf Tarhine İz Bırakanlar’ serimizde bu hafta Ali Hikmet Varlık ile beraberiz. Doğup büyüdüğü ve eğitimini tamamladığı Balıkesir’de fotoğraf çalışmalarını sürdüren sanatçı ‘Doğrudan Fotoğraf ve Belgesel Fotoğraf’ ile ilgileniyor. Fotoğrafta yaşanan gerçekliği yakalayıp doğrudan göstermeyi amaçlayan Varlık, öz ve biçimin bir bütün olduğunu savunuyor. 50 yıllık sanat yaşamını birçok ödülle taçlanan sanatçının hikayesine, tavsiye ve önerilerine gelin hep birlikte dahil olalım.
-1970 yılından beri fotoğrafla ilgileniyorsunuz, ilginiz nasıl başladı Ali Hikmet Bey?
On yedi yaşlarındayım. Balıkesir Necatibey İlk Öğretmen Okulu'nda okuyordum. İlk Öğretmen Okulu'nda genel derslerin yanında mesleki derslerde okutuluyor. Müzik, beden eğitimi, resim-iş derslerine önem veriliyordu. Zamanla biz de öğrencilerimize elimizden geldiğince bu dersleri en iyi şekilde öğretmek için çabaladık. Okuldan aldığımız temel beni güzel sanatların dallarıyla ilgilenmeye yöneltti. Çevremi, doğayı ve insanları gözlemci olarak inceliyordum. Bu inceleyici özelliğim beni fotoğrafa itti ve kendimi fotoğrafla haşır neşir olarak buldum.
-Gültekin Çizgen hocamla çalışmaya nasıl başladınız ?
Fotoğrafa iyice tutkun olmuştum. Kendimi geliştirmek istiyordum. Fotoğraf sanatçısı Gültekin Çizgen'nin İstanbul Teşvikiye'deki atölyesinde çalışmaya başladım. Ustayla birlikte Bursa'daki Merinos Halı Fabrikası, İstanbul'daki Coca Cola Fabrikası gibi yerlerde çekimler yaptık. Fabrika, işyeri ve ofis gibi mekanlara metrelik büyük boyutlarda, duvara asılmak üzere fotoğraflar üretiyor, sunta üzerine yapıştırarak monte ediyorduk. Gültekin Çizgen hocamla çalıştığım için hep çok şanslı ve mutlu hissettim kendimi.
-BASAF ( Balıkesir Sanat Fotoğrafçıları Derneği )’nin ilk kurucu üyelerindensiniz. BASAF’ın kuruluş amacı neydi, yol arkadaşlarınız kimlerdi?
Basaf'ın kuruluş amacı Fotoğraf sanatını, sergiler açarak, diapozitif (slayt) fotoğraf gösterileri yaparak, halka sevdirmek ve yaygınlaşmasını sağlamaktı. Fotoğrafçılar tarafından herkesin bildiği Balıkesir Karakol Köyü Yeldeğirmenleri duvarlarına ve yine Balıkesir Ayşebacı Köyü'nde köy evinin duvarlarına fotoğrafları asarak sergiler açtık. Balıkesir Kapalı Cezaevi, Balıkesir Sosyal Sigortalar Hastanesi ve İl Halk Kütüphanesi' nde diapozitif (slayt) gösterileri düzenledik.
-Fotoğrafla neyi yansıtıyorsunuz, tarzınız nedir hocam?
Fotoğrafta insanı yansıtıyorum. İnsanın doğayla, insanın insan ile ilişkilerini işliyorum. İnsansız bir yaşam olamayacağına göre fotoğrafta da bu tarza en yakın dal olarak "sokak fotoğrafçılığı" nı görüyor ve bu tarzda çalışıyorum.
-Fotoğrafta öz kadar biçime de önem veriyorsunuz. Sizi biçime de yönelten unsur nedir?
Fotoğrafta öz’den kastım konu olmakta ve bunu tamamlayıcısı olan biçim ise fotoğrafın kompozisyonunu (grafiği) oluşturmaktadır. İkisi de birbirinden ayrılmaz yapışık kardeşler gibi olmalıdır. Öz(konu) ön planda olursa, biçim (grafik) onu tamamlamazsa fotoğrafın bir değeri olmaz. O fotoğraftan tam olarak mesajı alamazsınız ve o fotoğraf sizi yorar.
-Balıkesirli bir fotoğraf sanatçısı olarak fotoğrafı Balıkesir kent merkezinde ve çevresinde tanıtmak, sevdirmek ve ilgiyi arttırmak için neler yaptınız?
Fotoğrafı sadece Balıkesir de sevdirmek için çabalamadım. 1963 yılında Berlin Film Festivali’nde Hülya Koçyiğit ve Erol Taş'ın oynadığı ve ‘Altın Ayı Ödülü’nü kazandığı filmin çekildiği İzmir Bademler Köyü Tiyatrosu’nda "İNSAN" konulu fotoğraf sergisi açtım. Aynı zamanda yine "İNSAN" konulu diapozitif (slayt) gösterisini canlı olarak Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu'ndan türküler eşliğinde sundum. Balıkesir Dallımandıra Köyü, Sarıalan Köyü, Işıklar Köyü, Kurtdere Köyü, Halkapınar Köyü kahvesinde fotoğraf sergileri ve diapozitif (slayt) fotoğraf gösterileri yaptım. Orta Mandıra Köyü'ndeki gösterime İstanbul' dan fotoğraf sanatçısı rahmetli Şahin Kaygun geldi ve Yeni Fotoğraf Dergisi'nde hakkımda olumlu eleştirilerde bulundu. Sonra İzmir Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul İngiliz Kültür Merkezi, Ankara'da Amerikan Kültür Merkezi ve İngiliz Kültür Merkezi'nde etkinliklerim oldu.
-Türkiye’de bir fotoğraf müzesi yokken, Balıkesir’ de kitaplık ve ulusal fotoğraf müzesi açmayı nasıl başardınız?
BASAF (Balıkesir Sanat Fotoğrafçıları Derneği)’ni 12 Eylül öncesi 1977 yılında kurmuştuk. 12 Eylül ile birlikte derneği kapatmak zorunda kaldık. 12 Eylül’den sonra 1999 yılında tekrar kurduk. Türkiye'de bir fotoğraf müzesi yoktu. Amacımız Balıkesir’de bir fotoğraf müzesi ve fotoğraf kitaplığı kurmaktı. Özel İdareye bağlı rum yapısı olan taş bir binayı valilikten aldık. İki katlı olan bu binanın alt katını sergi salonu, üst katını da fotoğraf müzesine ayırdık. Adına da "Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi''koyduk. Yan taraftaki bitişik bina Balıkesir Belediyesi Başkanı Ziya Tan' ın babasının arsasında idi. Buradaki evin eski fotoğrafına bakarak aynısını inşa ettik. Alt katı BASAF (Balıkesir Sanat Fotoğrafçıları Derneği) ofisi ve üst katı da Ziya Tan'ın babasına ithafen ‘M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı’ yaptık.
M. Emin Fotoğraf Kitaplığı ve Basaf Derneği binasını 75 bin liraya inşa etmiştik.
Müze ve kitaplık inşası için yola çıktığımızda "Bir Tuğla da Benden" kampanyası başlattık. Bir tuğla bedeli 50 liraydı. Bu kampanya büyük ilgi gördü. Sanatsever, fotoğrafsever, hayırsever kişi ve kuruluşlar kampanyaya büyük destek verdiler. Şahıs ve şirketlerin adlarını verilen maddi desteğe göre altın, gümüş ve bronz olmak üzere üç grupta pirinç levhalara yazarak dernek binasına astık. Ben de ; Balıkesir Fotoğraf Müzesi ve M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı kurucularından ve Basaf Yönetim Kurulu Üyesi olarak manevi desteğimin yanında maddi destekte de bulunduğum için çok mutluyum.
-Sizce yerel fotoğrafçılar neden değerlidir?
Bence yerel fotoğrafçılar değerlidir. Çünkü; Türk toplumunun yapısını, kültürel değerlerini, coğrafyasını, tarihini, sosyal yapısını, folklorünü, gelenek ve göreneklerini daha iyi bilir ve tanırlar. Bu sonuçtan dolayı da gerçeğe en yakın doğal fotoğrafları Türk fotoğrafçılar çeker.
-Tek fotoğrafla ödül alınmasını nasıl buluyorsunuz, ödül nasıl alınmalıdır sizce?
Ben tek fotoğrafla ödül alınmasından daha çok portfolyo şeklinde yarışmaya katılıp o şekilde ödül alınmasından yanayım. ‘Sami Güner Fotoğraf Yarışması’ bu şekilde yapılıyor. Yarışmacılar fotoğraf çalışmaları içinde güzel bir fotoğraf çekmiş ve ödül almış olabilir. Bence bu kıstas alınmamalı ve tüm fotoğraflarının nitelikli olmasına bakılmalıdır. Bu tür bir seçimin daha sağlıklı olacağı düşüncesindeyim.
-Türkiye’de fotoğraf sanatçıları ve izleyicilerini nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye’de fotoğraf sanatının bir karşılığı var mı sizce?
Türkiye'de fotoğraf sanatçılarında da ve izleyicilerin de olumlu bir gelişme var. Bunun payında ; fotoğraf kameralarının teknolojisinin gelişmesi, internet yoluyla yerli ve yabancı fotoğrafçıların fotoğraflarını izleyerek genç sanatçıların kendilerini geliştirmesi gelmektedir. "Fotoğraf sanatının bir karşılığı var mı?" derseniz, bu soruya kendimden örnek verecek olursam manevi olarak var. Sokak fotoğrafçılığına ilgi çok, sokak fotoğrafçılığına maddi açıdan bakacak olursanız karşılığı yoktur. Fotoğrafçılığı; endüstri, mimari, moda, basın ve stüdyo alanlarında yaparsanız maddi bir beklentiniz olur.
-Türkiye’de fotoğraf sanatının gelişiminde kendinizi hangi noktada görüyorsunuz? Yeni nesile mesajınız ne olurdu?
Fotoğraf sanatının temeline ve gelişimine bir taş veya bir mala harç koyduğumun kanısındayım. Düşüncem, vefat etmeden önce kendi adıma bir vakıf kurarak "Ali Hikmet Varlık Fotoğraf Müzesi ve Kitaplığı'nı kurmaktır. Yaş 74 oldu. İnşallah bunu gerçekleştiririm. Ara Güler ustaya Doğuş Grubu sahip çıkarak İstanbul Bomonti de adına " Ara Güler Müzesi" açtılar. Ara ustanın fotoğraflarının sergilerini açıyorlar. Albümlerini basıyorlar. Arşivi ve kitapları dağılıp kaybolmaktan kurtuldu. Diğer fotoğraf sanatçılarımızın eserlerine de Kültür Bakanlığı, belediyeler, holdingler sahip çıkmalıdırlar.
Yeni nesil fotoğrafçılara da naçizane önerim ; yerli ve yabancı fotoğraf sanatçılarının albümlerini incelemeleri, sergilerini gezmeleri ve bol bol fotoğraf çekmeleridir. Teşekkürler.
-ÖNCE VATAN GAZETESİ olarak bu güzel söyleşi için biz teşekkür ederiz, nicelerine sağlıkla hocam.
Nedret HOTUN