Merhum, Beyağabey, Kemal Kacar Bey, Demokrat Parti’nin, müslümanlar üzerindeki mezâli karşısında, Demokrat Partinin ve Tek Parti Mütegallibe’nin karşısında en kuvvetli, Milliyetçi- Muhafazkâr Parti, Merhum, Osmaün Bölükbaşı’nın Partisi, Milet Partisinde siyâsete atıldı. 10 Ekim 1965 Pazar günü yapılan 13. Dönem, Umûmî Milletvekiliği Seçiminde, Millet Partisiinden, Kütahya Miletvekili olarak Parlamento’ya girdi. Vâki’ anlaşmazlıklar üzerine Partisinden istifa ederek, devrin Adalet Partisine girdi. 12 Ekim 1969 Pazar Günü yapılan Umûmî,14. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde bu sefer, Adalet Partisinden, yine Kütahya Milletvekili seçildi. Bir dönem aradan sonra, bu sefer, 05 Haziran 1977 Pazar Günü yapılan, 16. Dönem Umûmî Millevekilliği seçimlerinde, bu Sefer, yine Adalet Partisinden, İstanbul Milletvekili olarak tekrar Parlamento’yo girdi.
Her üç dönemde de, Avrupa Parlamentosu, Türk Grubu, kıdemli kadim üyesiydi. Hatta, 12 Eylül 1980 Darbe-i Hükûmetinden sonra, Parlameanto fesh’edildiği halde, Darbeciler,Avrupa’ya şirin görünmek için, Avrupa Parlamento’su Türk Grubunu, Avrupa Parlamento’suna gönderdi ve Avrupa Parlamentosu da Türk Grubunun salahiyyetini kabul etti. Merhum, Beyağabey’den başka, bu grubda, C.H.P, Milletvekili, Prf,Dr. Muammer Aksoy, Kontenjan Senatörü, Metin Toker,( İsmet Paşa’nın damadı), Adalet Partsi Milletvekili, Cevdet Akçalı gibi isimler vardı.
Merhum, Beyağabey, T.B.M.M.’ sinde sık sık, konuşmazdı, ama, konuştuğu zaman, Parlamento’da bulunan, İktidara mensup, muhaflefet partilerine mensup bütün milletvekilleri tarafından, can kulağgıyla dinlenir, hitabesini bitirdiğinde, ayakta aşkışlanır, milletvekilleri kendisini tebrik kuyruğuna girerlerdiu.
Adalet Partisinin bir milletvekili olarak, Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan, Süleyman Demirel’in gözlerinin içine bka baka, masonların bu Vatan’a ve bu Millete ne kötülükler yaptıklarını müdellel bir şekilde, belîğ ve fasih olarak anlatırdı.
Avrupa Parlamento’sunda, Parlamento Türk Grubunun sözcülüğünü üstleniri, Anadili gibi, selîs Fransızcasıylya, Avrupalı Parlamenterlere, mason’ların Avrupa’ya ve dünya milletlerine yaptıkları kötülükleri bir bir, anlatırdı.
Merhum, Beyağabey, 12 Eylül 1980 Darbe-i Hükûmetinden sonra, aktif siyâseti bırakmasına rağmen, Türkiye’nin en önmeli Kanaat Önderlerinden birisi olarak, kendisinin, siyâsî ve hayat tecrübe’lerinden faydalanmak isteyen herkese tecrübelerini, tavsiyelerini sundu. 12 Eylül 1980 Darbe-i Hükûmetinden sonraki, Siyâsî oluşumlar ve siyasete soyunan şahıslar tecrübelerinden faydalandılar, tavsiyelerini yerine getirdiler. Çizdiği istikamette siyâset yapanrlar, muvaffak oldular. Bunlardan birisi de şüphesiz, Günümüz, Cumhurreisimiz, Muhterem, Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hazindir, Merhum, Beyağabey’imizin Siuyâsî ve hayat tecrübelerinden hiç istifade etmeyen, ma’alesef, Ahmed Arif Denizolgun idi. Bey Ağabey, bu kadar erken yaşta siyâsete atılmasına, Milletvekili seçilmsine ve Bakan yapılmasına rıza göstermemişti. Siyâseti iyi biliyor, iyi okuyor, siyâset kurt’larının nelere kadir olabileceklerini iyi biliyordu. Ahmed Arif Denizolgun’u da ta bebekliğinden beridir, iyi tarnıyordu. Pekçok şeye alet edileceğini iyi biliyordu. Milletvekilliği ve Bakanlılk karşılığında kendisine hayatı boyunca ödeyemeyeceği, ağır faturalar çıkarılacağını çok iyi biliyordu. Nitekim, Üç ay kadar devam eden bir Bakanlık karşılığında, ömrüboyu bedel ödedi, yetmedi, vâris’leri ödemeye devam ediyorlar. “ Cumhuriyet Tarihinde, ilk def’a belki de son def’a olarak, bir Şeyh’in torununu Bakan yaptık,” diyen, Avdetî( dönme), “ Çölaşangillerin dayızadsi, Girid göçmeni, birisi, Ahmed Bey’e ömrüboyu bedeal ödetti, yetmedi, vârisi ödemeye devam etti. 2024 yılı içinde, Ümraniye’deki Türkiye’nin en pahalı hastahane’lerinden birisi olan Hastahansinde, bu zat için bir kat tahsis etmiş, sadece bu katta hizmet vermek üzere, hekimler, yardımcı sağlık hizmetlileri tahsis edilmiş ve bunlara ağızlarını sıkı tutmaları hiçbir zaman hiçbir yere ve hiçbir kimseye bilgi vermemeliri sıkı sıkıya tenbih edilmiştir. Tedavî sonrası Hasthahane’de bu zatı kim veya kimler ziyaret etmiştir, dersiniz? İlk ziyaretçileri, Tek Parti Mütegallibe, C.H.P., Lideri, Özgür Özel ve yine C.H.P, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ekrem İmamoğlu...
Merhum, Beyağabey, Siyâsî hayatı boyunca, hatta, bütün hayatında, Yolumuzu, Câmia’mızı hiçbir zaman ve hiçbir yerde siyasete alet etmedi, istismar etmedi. Sık aralıklara bizlere, “Benim Adalet Parteisi’nde siyâset yapmış oluyor olmam, sizlerin, bu Partiye rey vermenizi gerektiermez. Bulunduğunuz yerdeki diğer partileri, bu partilerin adaylarını araştırınız, perde’nin arkasına geçtiğiniz ‘de, vicdanınızın sesini dinleyerek, Küfr’ün merkezi ve temsilcisi, İttad ve Terakkî bakiyesi, Tek Parti Mütegallibe, C.H.P. hariç, herhangi bir Milliyetçi- Mukaddesatçı partiye, partilere de rey vereabilirsiniz,” buyururlardı
Siyâsî maksad’lı, Yurtiçi ve yurtdışı seyahatlarında, biz’lerin kendisini uğurlamamazı ve karşılamamızı arzu etmezdi. Yalnız, Avrupa Konseyi Parlamento toplantılarına katılmak üzere veya herhangi bir maksad’la Avrupa Seyahatlarında, Behdeniz, uğurlar ve karşılardım. Sarı Basın Kartı hamili olduğum için, o zamanlarda günümzde olduğu gibi emniyyet tedbirleri bu kadar sık olmaedığı için, SARI Basın Kartımı gösterir, Hava Meydanlarında, Gümrüklü Sahalara girer, hatta daha da ilerisi, Apron’lara kadar, iner, herhangi bir sürprizle karşılamaması için, Uçağın kapısından uğurlar, Uçağın kapısında karşılardım. Ba’zen de,
Çantasını oturacağı koltuğun üstündeki yerine yerleştirirdim. Hey gidi! Ne günlerdi, o günler, Öyle anlar vardır ki, yad’ı Cihâne değer...
İnsan-i Kâmiller bulundukları makamlardan bir şeyler almazlar, bi’akis o mevkî’ ve Makamlara çok şeyler verirler. Öyle insanlar da vardır, ki, bulundukları mevkî’ ve makamların nice değerlerini, “ Hebâ’en Mensûra,” ederler. Nitekim, Hazreti Üstazımız, ( k.s.) Efendi Hazretlerinin ve sonra, Merhum, Beyağabey’in ilmik ilmik, örerek, Zeberced’den ve Kibriti Ahmer’den inşa ettikleri, Murassa’ Sarayı, nice bid’at ve hurafeler Balyozu ile hâk-ü Yeksân, tuz-buz ettiler.
Hani, denilir, ya,” Süleymaniye’yi yıkmak için, bir Balyoz iki ırgat yeter, ama, yeniden inşa için, bir Süleyman bir de Sinan ister.”