... Dünden devam
2010 Yılında Taksim’de Yapılan 1 Mayıs Kutlamaları:
2010 yılının 1 Mayısında 32 yıl aradan sonra Taksim meydanında kutlanan İşçi Bayramı, AKP’nin pozitif bir uygulamasıydı, toplumda büyük yankı buldu. (ancak ne yazık ki, sonrası yıllarda emekçilerimizin bu en büyük bayramını, kutlama törenlerinin simgesi haline gelen Taksim meydanında yapılamasına izin vermemesi, polis şiddetiyle karşı çıkması da kitlesel tepkilere yol açacaktı.)
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Kaset Olayı:
Mayıs Ayının bir başka önemli olayı ise; Siyasal tarihimize bir bomba gibi düşen, CHP’nin o dönemki lideri Deniz Baykal’ın, internet ortamına düşen özel görüntüleri oldu.
Baykal’ın özel görüntülerini içeren bir videokaset, ana muhalefet partisinin yönetim kademesinin tümünü değiştirecekti.
Bu görüntüler sonrasında istifa etmek zorunda kalan Baykal’ın yerine;
2009 yerel seçimlerinde CHP’nin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı adaylığı döneminde kamuoyunun önüne çıkan ve partisinin oy oranını %25’lerden, % 36,80’e taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan oluyordu…
Zonguldak ‘Karadon Taşkömürü Maden Ocağı Faciası:
Yine 2010 yılında yaşanan önemli bir olay; ( 2014 Mayısında olduğu gibi) halkımızın yüreğini bir kor ateş gibi dağlayacaktı.
Zonguldak’ta Karadon Taşkömürü maden ocağında meydana gelen grizu patlaması nedeniyle;30 maden işçimiz, hayatını kaybetmişti.
Bu elim olayın ardından Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulunun hazırladığı raporda; taşeron şirket %70, Türkiye Kömür İşletmeleri %30 suçlu bulunmuştu.
Başbakan Erdoğan, bu facianın ardından yapmış olduğu açıklamada:
‘’Bu mesleğin kaderinde maalesef var! Bu mesleğe giren kardeşlerim de, bu mesleğe girerken, içerisinde bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyorlar.’’ Diyerek, kamuoyunda büyük bir tepki yaratmıştı.
( demek ki, Başbakan Erdoğan, Soma’da 301 işçimizin ‘o maden mezarlığından’ çıkarılan cansız bedenlerin, yakınlarına hitaben; ‘’ bu işin fıtratında bu var’’ cümlesinin bir benzerini de bu faciadan 4 yıl önce Zonguldak’ta ki maden kazasında da, ifade etmişti!)
Ancak ne acıdır ki! 4 yıl önce yaşanan bu faciadan ders çıkarılarak, alınması gereken tedbirler ortaya konularak, madenlerin özelleştirilmesiyle bu işletmeleri devir alan taşeron şirketlerin yeterince denetlenmesinin, maden ocaklarının donatımının yenilenmesinin, işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için yasal düzenlemeler yapılması gerekirken, Başbakan Erdoğan;
4 yıl sonra yakın tarihimizde yaşanan en acı maden kazasının hemen sonrasında, yapılması gereken her türlü yasal işlemin yerine getirileceğini de belirtmesine rağmen;
‘işin fıtratını’ öne çıkararak, yaşanan acı sonucu bir şekilde kadere/kaderciliğe bağlayacaktı..!
Milenyumlu yılların ilk 10 yılını yaşamış, dünyanın en ileri teknolojisinin tamamının var olduğu, uygulandığı ülkemde; gerçekten de bir mesleğin kaderinde, ölüm olabilir miydi?
Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde de, maden ocakları vardı. O ülkelerin maden ocaklarında da maden işçileri çalışıyordu. Ama o ülkelerde yaşanan maden kazaları ile ülkemizde yaşanan maden kazalarında kaybedilen canlar; sayısal olarak asla kıyaslanamazdı, çünkü çok düşüktü…
Hele, hele gelişmiş ülkelerin hiçbirinde, ülkeyi yöneten siyasiler; bu kazalarda hayatlarını kaybeden madencilerin ardından yaptığı açıklamada:
‘’Bu işin fıtratında ölüm var!’’ Demiyor… Tam tersine yasal düzenlemeleri yaparak, maden ocaklarında yaşanabilecek kazaları önleyecek her türlü tedbiri alıyor ve bunların denetimini eksiksiz olarak yaptırıyordu…
Bir avuç kömürün bedeli, asla bir can olmamalıydı/olamazdı… Kömür madenlerinde yıllardan beri büyük bir dram yaşanıyordu. Son dönemde bu maden ocaklarında sıkçasına yaşanan facialarda hayatlarını kaybeden işçilerimiz çok öne çıkmış, her birinin aile dramı gözlerimizi o yöne çevirmemize neden olmuştu.
Aslında 1929 yılında Uzun Mehmet’in Zonguldak Ereğli’sinde bulmuş olduğu ‘taş kömüründen’ bu yana geçen uzun süreçte ülkemizde çok maden kazaları olmuş, pek çok can yitirilmişti.
Devam edecek...