Bulmacalar ve ipuçlarıyla dolu heyecanlı bir maceraya hazır mısın? Yeşil sahaya ulaşmak için tek yapman gereken ipuçlarını takip etmek! Doğru yanıtlar seni istediğin yere götürecek. Üstelik her seferinde farklı kararlar vererek macerayı dilediğin kadar tekrarlayabilirsin. Arkadaşların Deniz ve Bulut da sana doğru yolu göstermek için hazır bekliyor. Sakın yanlış cevap verme yoksa doğru yolu asla bulamayabilirsin! Neyse ki bu kitabı tekrar tekrar okuyup farklı kararlar alabilir ve hedefine ulaşabilirsin. Tek yapman gereken, ipuçlarını takip etmek… Hadi, acele et! Takımın yeşil sahada seni bekliyor.
Kronik Çocuk’tan bulmaca seven futbol tutkunları için heyecan dolu bu kitap, Christian Tielmann’ın yazıp Gerhard Schröder’in resimlediği ve Olcay Mağden çevirisiyle “Eyvah! Ofsayta Düştük!” her sayfasında yeni bir maceraya davet ediyor. Biz de Christian Tielmann’a ulaşıp futbol tutkusunu ve kitabını konuştuk.
Futbol, birçok insanın çocukluk yıllarında vazgeçilmez bir eğlence kaynağı olmuştur. Kimi zaman sokak aralarında, kimi zaman evin içinde oynanan bu oyun, anılarda unutulmaz izler bırakır. İşte bu izlerden biri de, küçük yaşlardan itibaren futbol topunu elinden düşürmeyen birinin yaşadıkları. Christian Tielmann da “Küçükken arkadaşlarım ve kardeşimle sokakta ve yağmurlu günlerde evin içerisinde futbol oynamayı çok severdim ve aslına bakarsanız topa vurmayı hâlâ seviyorum. Ama hiçbir zaman öyle parlak bir oyuncu olmadım” diyor. Topa vurmanın verdiği o keyif, hâlâ hatırladığı bir duygu olarak yerini koruyor. Tielmann “Hafızamda çok sayıda kırık eşya (cam, bardak, hatta bir lamba ve dolabın bir parçası) var ve ne yazık ki bunların çoğu gol niteliği kazanmadı” ifadelerini kullanıyor. Yıllar geçse de hafızasında canlanan, golle sonuçlanmayan ama unutulmaz kılan anılar arasında kırılan camlar, bardaklar, hatta bir lamba ve dolabın bir parçası var. Futbol topunun izini bıraktığı bu nesneler, her biri birer gol kadar değerli hatıralar haline gelmiş.
Daha önce futbolla ilgili başka bir kitap yazdığını belirten Tielmann “Bu kez yeni ve eğlenceli bir şeyler deneyeyim dedim. Böylece ortaya, biraz bilmeceli ve bulmacalı, biraz da şu popüler kaçış odası oyunlarına benzer bir kitap çıktı” diyerek okuyuculara hem düşündüren hem de eğlendiren bir hikâye sunuyor. Klasik futbol anlatılarına farklı bir boyut katmayı başaran Tielmann, kitabıyla çocuklara “Okumak eğlencelidir!” diyor ve ekliyor: “Benim için en önemli olan, çocukların okurken keyif almaları. Eğer bir çocuk okuduğu kitaptan zevk alıyorsa, okuma alışkanlığı edinmesi çok daha kolay olur.”
Klasik bir olay örgüsü yerine, bir akış şeması oluşturduğunu söyleyen Tielmann, “Çünkü bu kitap, baştan sona okunan ve biten bir hikâyeye sahip değil; geri dönüşler, tekrar eden bölümler var. Bu nedenle hata yapmaya çok açık bir yapısı var. Hazırlık aşamasında bir şema çıkardım ve onu titizlikle takip ettim. Çizerimizle de bu şemaya bağlı kalarak çalıştık” sözleriyle anlatıyor.
Bulmacayı özel bir şekilde anlatmasının özel sebebini de Tielmann, “Yeni bir şey denemek istedim. Bulmacalar, okuyucuyu yavaş ve dikkatli bir okumaya teşvik ediyor. Bence en eğlenceli olan şey, olabildiğince hızlı değil, olabildiğince konsantre bir şekilde okumak. Bulmacalar ve bilmeceler, bu hızın yavaşlamasına yardımcı olabilir; dinlenmeye ve düşünmeye zaman kazandırmak için harika bir yöntem. Böylece kitabı okurken çocuğun amacı, sadece hızlıca ilerlemek değil, bulmacaları çözebilmek için durup düşünmek ve metni tamamen anlamak olacaktır” sözleriyle açıklıyor.
Eskiden çocukken sokaklarda oynar, fiziksel aktivitelere daha fazla zaman ayırırdık. Tıpkı Christian Tielmann’ın çocukken evin için de bile futbol oynaması gibi. Şimdiki çocuklar ise büyük ölçüde tabletlerle vakit geçiriyor. Tielmann bununla ilgili fikirlerini şu sözlerle dile getiriyor: “Telefonlar ve tabletler modern dünyanın bir parçası. Bizler yetişkinler olarak çocuklara dünyayla nasıl başa çıkacaklarını öğretmek zorundayız. Trafikle, vahşi hayvanlarla (bahçenizde bir ayı varsa onu okşamaya çalışmayın!) nasıl baş edebileceklerini, mutfakta bıçak kullanmayı onlara öğrettiğimiz gibi telefon ve tabletleri nasıl kullanacaklarını da öğretmek bizim sorumluluğumuzda. Telefon ve tabletlerle ilgili sorun, çocukların bizim davranışlarımızı izleyerek ve taklit ederek öğrendikleri gerçeğidir. O yüzden önce yetişkinler olarak kendimize bakmalıyız, acaba bizim telefon ve tabletlerle ilişkimiz ne seviyede. Belki de çocuklar sadece bizleri taklit ediyorlardır.”