Macarlar Orta Asya’dan şu an yaşadıkları coğrafyaya 896 yılında gelmiştir. Macar tarihinde Arpad Orta Asya’dan göçe başlayan 7 kavimi bir araya getiren büyük bir kahramandır.
Ortaçağ Macar tarih yazarları; Arpad hanedanlığının Tuğrul hanedanlığından, Tuğrul hanedanlığının da Atilla’dan yani Hun İmparatorluğundan geldiğini yazmışlardır.
Avrupalı tarihçiler ve o dönem ki Avrupa devletleri, özellikle de Bizanslılar, Macar Devletini “Batı Türkiye” olarak adlandırmışlar. Macar hanedanına da “Türklerin Prensi” olarak hitap etmişlerdir.
Bizans İmparatoru 8. Constantine Porphyrogenitus, MS. 948-952 yılları arasında kaleme aldığı kitabında, Macarlardan Türk, ülkelerinden de “Tourkia” olarak söz etmektedir. Bizans İmparatoru, kitabında ”Arpad, Türkler’in büyük prensi” ifadesini kullanmıştır.
Macarlar Hun köklerine bağlı oldukları gibi Orta Asya’dan, “tengri” ve “şaman” inancı ile birlikte gelmişlerdir.
Arpad’ın torunu olan İstvan 1000 yılında Macaristan Devletini kurarak ilan ettiği dönemde Bizans, Avrupa ve Papa kendilerini Hıristiyan olmaya davet etmiş, kabul etmemeleri durumunda kendileri ile mücadele edecekleri mesajını iletmişti.
İstvan mevcut durumu devam ettirebilmek için bu öneriyi kabul etmiş, amcası Koppany ise şiddetle buna karşı çıkarak ayaklanma başlatmıştır. Papa’nın emri ile Avrupa’dan yardım alan İstvan, amcası Koppany’i yenerek Macarların Hıristiyanlaşma sürecini başlatmıştır.
Papa, yaşanan bu olay üzerine Macar Hükümdarı İstvan’a bir taç göndermiştir. İstvan, Macar Kralı Geza’nın oğlu, Arpad’ın torunudur. İkinci bir taç da Bizans İmparatoru’ndan minnet ifadesi olarak hediye edilmiştir. Bu iki tacın birbirine eklenmesiyle Macarların ”Szent Korona” dedikleri Kutsal Taçları meydana gelmiştir. Bu tacın Bizanslılarca gönderilen kısmında ise “Türklerin ülkesinin İnançlı Kralı Geza’ya” anlamına gelen “Geobitzas Pistos Krales Tourkias” yazılıdır.
Macarların Türk kökene sahip oldukları son dönemde en yoğun şekilde Macar Turan Vakfı Başkanı antropolog ve beşeri biyolog András Zsolt Bíró’nun girişimleri ile Kazakistan seyahati sırasında araştırılmaya başlamıştır. Bíro 2006 yılında Kazakistan’da veriler ve genetik (DNS) örnekler toplayarak (Y kromozomu analizi) analiz etmiştir. Sonrasında Kazakistan sınırları içinde varlığını devam ettiren Madyar kavmi ve Karpat Havzası Macarları arasında sadece isim benzerliği olmadığını aynı zamanda genetik bağlarının da olduğunu kanıtlamıştır. Araştırma sonuçları dünyanın en önemli bilimsel dergilerinden “American Journal of Pysical Anthropology” de yayımlanmıştır.
Madyar kavmi bu duruma çok sevinerek András Zsolt Bíró’ya kavim kurulu Fahri üyeliği vermişler, 2007’de de Torgay bölgesinde, Sarikop Gölü bozkırlarında Saga şehri sınırında Kurultay düzenlemişlerdir. Kurultay organizasyonunda at yarışları, güreş müsabakaları, konserler yer almıştır.
Macar Turan Vakfı Başkanı antropolog ve beşeri biyolog András Zsolt Bíró’nun girişimleri ile Macar gelenek yaşatıcılar Kazakistan’dan dönünce, Kurultay organizasyonunu Macaristan’da da düzenlemeyi kararlaştırarak 2008’de ilk Kurultay organizasyonunu düzenlemişlerdir.
MACARİSTAN KKTC İLİŞKİLERİNDE KURULTAY ORGANİZASYONUN YERİ VE ÖNEMİ
Otuz yılı aşkın bir süredir Türk Dünyasıyla KKTC arasındaki ilişkilerin ve gönül köprülerinin güçlenerek daha iyi noktalara gelebilmesi yönünde çalışmalar yapan birisi olarak Macar Turan Vakfı Başkanı András Zsolt Bíro’nun çalışmalarını en başından itibaren yakından takip etmekteydim.
Bu kapsamda Macaristan’da düzenlenen Kurultay organizasyonuna KKTC’nin kabul edilmesi amacıyla Cumhuriyet Meclisi’nde Özel Kalem Müdürü olarak görev yaptığım(2009’dan itibaren) dönemde çeşitli girişimlerim söz konusu oldu.
Macar Turan Vakfı Başkanı András Zsolt Bíró ve yönetim kadrosu ile yaptığım yoğun girişimlerim neticesinde ülke olarak bizi 2010’da düzenledikleri Kurultay organizasyonuna sayılı günler kala hem organizasyona kabul ettiler hem de KKTC Akdeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi olarak bizi resmi olarak davet ettiler.
2010’da düzenlenen Kurultay organizasyonuna sayılı günler kala resmi olarak davet edilmiş olmamıza karşın davete fiili olarak katılımımız mümkün olamadı. Ancak KKTC ASAM olarak yapmış olduğumuz girişimimiz sayesinde 2010’dan itibaren hem KKTC’nin organizasyona dâhil edilmesini başardık, hem KKTC Bayrağımız Kurultay organizasyonunda dalgalanmaya başladı, hem de KKTC Bayrağımızın diğer ülke bayraklarıyla birlikte at üzerindeki seremoni geçişini sağlayabildik.
