Birleşik Krallık’ın siyaset ve ekonomi gündemini bir süredir yükselen konut kiraları oluşturmakta… Geçtiğimiz aylarda, Office for National Statistics (ONS), Birleşik Krallık’ın tüm bölgelerinde konut kiralarının ortalama % 9 arttığını ve en yüksek artışın % 10,6 ile Londra’da gerçekleştiğini açıkladı. Açıklanan bu oranlar, Britanyalılar tarafından “şok edici” olarak nitelendiriliyor ve kiraların artık kiracıların ödeyemeyeceği hale geldiğine işaret ediliyor. Üstelik Statista’ya göre, Birleşik Krallık’ta konut kiralarının 2028 yılına kadar yaklaşık yüzde 18 oranında artması bekleniyor. İlginç olan ise, yükselen faiz oranları nedeniyle 2028 yılına kadar konut satış fiyatlarındaki artışın sadece % 2,7 olacağının tahmin ediliyor olması.
Birleşik Krallık’ta mesele şu ki, ülkede hayat pahalılığı gibi ciddi bir sorun olmamasına rağmen, zira enflasyon oranı % 2’ye kadar düştü, hatta konut satış fiyatları düşüyor iken kiraların artıyor olması. Diğer taraftan, Mart 2022 itibarıyla kamu konutları için bekleme listelerinde 1.2 milyondan fazla kişinin yer alması ve evsizlikle mücadele etmek amacıyla kurulan Homeless Link tarafından yayınlanan rakamlara göre, Londra sokaklarında uyuyan insan sayısının rekor seviyedeki yaklaşık 12.000’e ulaşması, kira artışı sorununa dair kaygıların ne derece önemli olduğunu tekrar gözler önüne serdi.
Konut kira artışının nedenleri üzerine yapılan değerlendirmeler, öncelikle konut sahiplerinin talep ettikleri kira bedelini artırma eğilimlerinin mevcudiyeti üzerinde duruyor. Statista’ya göre, kira artışlarının başlıca nedeni kiralık bir mülkün işletme maliyetlerinin artması; konut sahiplerinin çoğunluğu piyasaya uyum gerekçesi ile kiraları artırdıklarını belirtirken, daha az bir kısmı gerekçe olarak vergi oranlarını gösteriyor. Altı çizilen bir diğer husus ise, ülkede konut talebini karşılayacak kadar konutun olmaması. Birleşik Krallık’ta uzun zamandır yeterli sayıda konut inşa edilmediğine dair tartışmalar zaten vardı. London School of Economics’in bir çalışmasına göre, ülkede konut açığı 3 milyonu aşıyor. Centre for Cities’e göre, bu rakam 4 milyonu aşmakta. Bir diğer önemli mesele ise kiraların artması ile göç sorunu arasında bağlantı kuruluyor olması; aşırı sağ olarak tanımlanan Reform UK partisinin lideri Nigel Farage, artan kiralarının sorumluluğunu açıkça göçmenlere yükledi. Farage’ın bu görüşü Britanyalılar tarafından da kabul görüyor; zira göçmenlerin konut talebinde artışa sebep olmak suretiyle kiraların artmasında payı olduğu düşünülüyor.
4 Temmuz 2024 genel seçimlerinden önce kiralardaki artış seçim kampanyalarında belki de daha önce hiç olmadığı kadar yer etti. İşçi Partisi, ülkede yaşanan konut krizinin sorumluluğunu Muhafazakâr Parti’ye yüklerken, iktidara geldikleri taktirde 1,5 milyon yeni konut inşa etme sözü verdi. İlginç sayılabilecek bir husus ise 2010 yılından beri iktidarda olan Muhafazakâr Parti’nin de 1,6 milyon yeni konut inşa etme sözü vermesi idi. Liberal Parti ise söz verdiği konut sayısını 1,9 milyonda tuttu. Bu noktada İşçi Partisi’nin ayırıcı özelliği konut hedefini “zorunlu hedef” olarak belirlemesi oldu. Burada parantez açıp belirtilmeli ki, Muhafazakâr Parti içinde de konut inşa hedefinin zorunlu tutulmasıni isteyenler vardı ve bu mesele parti içinde görüş çatışmalarına ve hatta Rishi Sunak’ın kira artışı ve yetersiz konut sorununa pek de önem vermemekle eleştirilmesine sebep oldu.
İşçi Partisi seçimlerden önce ayrıca şehir planlaması ve konut inşaşına dair yerel otoritelere daha geniş yetkiler vereceklerini ve ilk kez ev sahibi olacaklar için hükümet destekli ipotek garanti planı oluşturacaklarını açıkladı. Genel seçimlerden sonra Kral III. Charles’ın Parlamento’da yaptığı açılış konuşmasında ülkedeki konut meselesine değinmesi ise kimse için şaşırtıcı olmadı. Kral III. Charles, konuşmasında, hükümetin “yüksek kaliteli altyapı çalışmalarını ve konut teslimatını hızlandırma” amacına değinirken, konut sahiplerinin ve kiracıların haklarını düzenleyen yeni çalışmaların yapılacağına işaret etti.
Dün ise, İşçi Partisi hükümeti yerel yönetimler için zorunlu konut inşa hedeflerinin belirleneceğini bildirdi ve 1.5 milyon konut hedefinin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin açıklamada bulundu. Bu açıklamaya değinmeden önce, “green belt-yeşil kuşak” kavramına kısaca da olsa değinmek gerekir. Birleşik Krallık’ta 1930’lı yılların sonunda büyük yerleşim alanlarının büyümesini sınırlamak ve yerleşim alanlarının birbirine karışmasını engellemek için “green belt-yeşil kuşak” adı verilen alanlar oluşturulmuştu. İşçi Partisi hükümetinin planları uyarınca, mevcut yeşil kuşak arazilerinden bazıları “grey belt-gri kuşak” olarak yeniden belirlenecek ve yeni evlerin inşası için “gri kuşak” arazileri kullanılacak. Ayrıca “gri kuşak”ta inşa edilen konutların uygun fiyatlı olması sağlanacak.
İşçi Partisi, şimdilik kira artışı ve yetersiz konut kriziyle mücadele etmekte kararlı görünüyor; ancak Batı basınında İşçi Partisi’nin bu konuda başarılı olamayacağını iddia eden ve üstelik de partiye herhangi bir alternatif strateji sunmayan yorumlar dikkat çekmekte. Diğer taraftan, İşçi Partisi’nin konut hedefinin kira artışı sorununu çözmekte yetersiz kalsa da bir “başlangıç” olması açısından önemli olduğu yönünde görüşler de bulunmakta. Öte yandan, kamuoyunun “yeşil kuşakların” korunmasını istediği yönündeki görüşler ise İşçi Partisi’nin kira artış sorununu çözme yönteminin, yeşil alanları azaltacak olması gerekçesi ile, bazı kesimlerinin tepkisini çekebileceğini gösteriyor.
Ayrıca İşçi Partisi’nin kiralara tavan uygulaması getirmesi ihtimali de dikkatlerden kaçmıyor. İşçi Partisi hükümet üyesi Rachel Reeves, kira tavanı uygulaması ile yerel yönetimlerin konut sahiplerinin kiraları belirli bir miktarın üzerine çıkarmasını engellemesine imkan tanınabileceğini açıklamıştı ve Reeves’in bu açıklaması ev sahiplerini piyasadan uzaklaştırmak suretiyle konut arzını azaltacağı ve kiraları daha da artıracağı gerekçesi ile çok eleştirilmişti.
İşçi Partisi hükümetinin kira artışı sorununu çözme konusunda başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek; şimdilik görünen hükümetin bu soruna ciddiyetle eğilmiş olduğu. Hükümet, kira artışı sorununun siyasi boyutunun da farkında; vatandaşın kira artışı ve göç sorunu arasında bağ kurduğunu ve 4 Temmuz seçimlerinden göçmen karşıtı aşırı sağ Reform UK’in üçüncü parti olarak çıkmış olmasının sebepsiz olmadığını biliyor. İşçi Partili siyasetçilerin ileri sürdüğü gibi hükümet ülke kurumlarının aşırı sağa karşı sağlam ve güçlü olmasını sağlamak zorunda ise İşçi Partisi hükümeti kira artışı sorununu da çözmek zorunda olmalı.
Doç. Dr. Dilek YİĞİT
DİPNOTLAR