İngiliz The Guardian gazetesi, İsrail yanlısı siber ağın aralarında çok sayıda Yahudi'nin de bulunduğu Filistin yanlısı aktivisti hedef alan yeni bir organizasyonu ifşa etti.
Siber ağın ana sürücüsünün ABD'nin Florida eyaletinde ikamet eden Daniel Linden adlı bir iş insanı olduğu biliniyor. The Guardian gazetesine ağ hakkında bilgileri sağlayan ise Avustralyalı anti-faşist bir araştırma grubu olan White Rose Society.
Nisan ve Mayıs 2024'te 10 bin dolarlık anonim bir bağış da dahil olmak üzere 57 bin dolardan fazla para topladı.
Ağ, Hamas'ın İsrail'e saldırısının görüntülerini ABD'nin çeşitli şehirlerindeki üniversitelerin yakınında büyük ekranlarda göstermek gibi faaliyetler yürüttü. Ayrıca California Üniversitesi’ndeki Filistin yanlısı protestolara katılan kişilerin kimliğini tespit etmek için 500 ila bin 500 dolar arasında değişen ödüller teklif edildi.
Öte yandan Shrion’ın Gazze’deki sivil katliamı desteklediği ve Filistinli aktivistlere yönelik şiddeti teşvik ettiğine dair bilgiler ortaya çıktı.
Yeni ortaya çıkan bu ağ, İsrail’in dünyanın dört bir tarafında yürüttüğü kara propaganda ağının sadece bir parçası. İsrail, Gazze'de binlerce sivilin katledilmesine meşruiyet sağlayan, Filistinlilerin canlarını daha önemsiz gösteren büyük bir kara propaganda aygıtı işletiyor. Gelin detaylara birlikte bakalım…
Gazze’de 7 Ekim’den bu yana 38 binden fazla masum sivili katleden İsrail, dünya kamuoyunu da kendi tezleri doğrultusunda yönlendirmek için büyük bir kara propaganda yürütüyor.
Bunların arasında, Amerikan medyası üzerinde baskı kurmaktan ve Orta Doğu ile ilgili konular ele alırken medyanın editoryal çizgisini kontrol etmekten sorumlu olan Orta Doğu Haberleri ve Analizlerini Doğrulama Komitesi (CAMERA) bulunuyor.
CAMERA, kendisini "İsrail ve Orta Doğu'nun doğru ve dengeli bir şekilde yayınlanmasını teşvik etmeye" adadığını söylüyor.
Bugünlerde de İsrail, Filistinlilere yönelik saldırılarını sürdürürken, ana akım Batılı medya kuruluşlarında sıklıkla pazarlanan hakim söylem, örtülü bir şekilde İsrail anlatısını destekleyecek bir çizgide ilerliyor.
Orta Doğu Haberleri ve Analizlerini Doğrulama Komitesi yani CAMERA, 1982'de Washington’da öğretmen ve sosyal hizmetler çalışanı Winfred Meiselman tarafından The Washington Post'un İsrail-Lübnan savaşıyla ilgili haberlerine, gazetenin muhabirine ve “genel olarak İsrail ön yargısına” cevap vermek için kuruldu.
CAMERA 1989’da Boston'da medyanın Orta Doğu siyaseti hakkındaki kamuoyunu şekillendirme biçimine ve bölgedeki olayların çarpık bir şekilde ele alınmasının olası zararlarına odaklanan büyük bir konferans düzenledi.
Bini aşkın kişinin katıldığı konferansta, saygın üniversitelerden tanınmış profesörler ve genel yayın yönetmenleri konuşma yaptı.
1991 yılında Meiselman, örgütün kontrolünü Boston ofis müdürü Andrea Levin'e devretti. Levin'in yönetimi sırasında örgütün üye sayısı binden 20 binin üzerine çıktı.
CAMERA’nın üye sayısı bugün 60 binin üzerinde ve Washington, New York, Chicago, Los Angeles ve İsrail'de ofisleri bulunuyor.
CAMERA, Batı medyasının Yahudiler ve İsrail hakkında yayınladığı her şeyi izliyor. Mesleki ihlal olarak gördüğü içerikleri bildirmek ve bunların düzeltilmesini talep etmek için bu medya kuruluşlarının sorumlularıyla iletişim kuruyor.
Kuruluş, "bu yöntemlerle büyük başarılar" elde edildiğini, izleme ve etkileşime hala ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
CAMERA, kendisini herhangi bir siyasi harekete bağlı olmayan, İsrail-Amerikan ilişkileri ve Arap-İsrail çatışmasına ilişkin konularda herhangi bir pozisyon almayan bağımsız bir örgüt olarak tanıtıyor.
Öğrencilerin İsrail ve Orta Doğu hakkında gazetelerin ne yayınladığını takip etmesini sağlamanın yanı sıra, üniversitelerde İsrail'in tanıtımının doğru yapılmasıyla da yakından ilgileniyor.
Örgüt bu amaçla, 1990 yılında üniversitelerde İsrail yanlısı grupların kurulmasını teşvik eden “Kampüste CAMERA” projesini de başlattı. Üniversite öncesi tüm eğitim aşamalarında İsrail karşıtı ve Yahudi karşıtı propagandayla mücadeleye odaklanan CAMERA Eğitim Enstitüsü'nü kurdu.
Öte yandan örgütün, yayınlarını “sorunlu” olarak gördüğü "The Guardian", "The Independent" ve "BBC" gibi önemli medya kuruluşlarını izlemek olan özel bir bölümü bulunuyor.
Örgütün Arap Medya Departmanı, BBC, AFP, CNN ve diğerleri gibi Batılı medya kuruluşlarının Arapça departmanlarıyla birlikte çalışıyor.
Hasbara kelimesi İbranice'de "açıklama" anlamına geliyor. 20'nci yüzyılın başlarında Polonyalı Siyonist aktivist ve gazeteci Nahum Sokolow tarafından kullanılmaya başlandı.
Modern Hasbara'nın temel işlevlerinden biri İsrail'i “kurban ve hatta mazlum” olarak tasvir etmek.
Hasbara, diğer modern propaganda biçimleriyle pek çok ortak noktaya sahip, ancak genellikle İsrail’in tartışmalı eylemlerini ve politikalarını haklı çıkarmak için kullandığı daha ayrıntılı, olay bazında çarpıtmaların ve uydurmaların bir açıklaması olarak kabul ediliyor.
Hasbara, misyonunu gerçekleştirmek için kitle iletişim araçları aracılığıyla diplomatları, politikacıları ve halkı hedef alıyor. Aynı zamanda çok sayıda enstitü ve devlet kurumunun yanı sıra araştırma merkezleri, üniversiteler, STK'lar ve lobi firmaları aracılığıyla da çalışmalar yürütüyor.
Hasbara çok yönlü ve dijital çağa iyi adapte olmuş durumda. Bir dezenformasyon stratejisinin uygulanmasında devletin öncülük ettiği ve kendini adamış gönüllülerin takip ettiği bir kamu-özel sektör ortaklığını bünyesinde barındırıyor.
Hatta İsrail savunuculuğunu teşvik etmek için burs bile sunuyor. Gazetecilerden blog yazarlarına kadar birçok kişi İsrail’in olumlu imajı için çalışıyor.
Masum sivillerin yıkım ve parçalanmış bedenlerinin görüntüleri sosyal medyayı doldururken, hasbara savunucuları, uydurdukları hikayelerle algı çalışmasına devam ediyor.
Kurdukları sahte sosyal medya hesapları ve farklı dillerde yayın yapan internet siteleriyle İsrail’e karşı yapılan her eleştiriye etkili cevaplar veriyorlar. Özellikle Gazze saldırıları sırasında Hasbara, Batılı kamuoyunu Hamas ile İsrail arasında bir seçim yapmaya zorladı.
Öldürülen masum çocukların hesabını sormak isteyen Batılı aydın, politikacı ya da vatandaşlar “Hamas mı, İsrail mi?” sorusuyla muhatap bırakıldı.
Yine Hasbara’nın ürettiği bir başka baskı aracı ise antisemitizm aldatmacasıydı. İsrail politikalarına yönelik her türlü eleştiriyi, ister insan hakları ihlalleri olsun, ister Filistin topraklarında işgalci yerleşimciler olsun, antisemitizmle ilişkilendirmek en yaygın Hasbara eylemi olarak öne çıktı.
Öte yandan son yıllarda İsrail için stratejik tehditlerden biri büyüyen Boykot Tecrit ve Yaptırım hareketi (BDS) oldu. İsrailli yetkililer, BDS'yi destekleyenleri Yahudi aleyhtarı olarak karalamaya çalıştı ve bunun terörizmle bağlantılı olduğunu iddia etti. Öyle ki ABD'de BDS karşıtı yasalar çıkarıldı.
İsrail’in Gazze saldırıları başladıktan sonra sosyal medya kullanıcıları arasında yükselen en büyük şikayet “Filistin yanlısı” ya da “İsrail aleyhtarı” söylemlerin platformlar tarafından cezalandırıldığıydı.
Özellikle Facebook ve Instagram’ı bünyesinde bulunduran META, bu konuda başı çeken platform oldu.
Bir diğer önemli sosyal medya platformu X ise saldırıların başladığı ilk günlerdeki politikasını sürdüremedi. Platformun sahibi Elon Musk’ın İsrail ziyareti platformda Filistinle ilgili gönderilerde büyük bir kısıtlama başlamasının da miladı oldu.
Öte yandan bazı uzmanlar “Google, hüküm ve koşullarına aykırı olmasına rağmen İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan propaganda yaymak için para bile alıyor” iddiasını dile getiriyor. Bu durum, İsrail’in propaganda ve dezenformasyon gücünü büyük oranda artırıyor.
İsrail gazetesi Haaretz, hükümetin internette Filistin ile dayanışma kampanyasına karşı koymak için dünyada türünün ilk örneği olan üstün bir siber sistem edindiğini yazdı.
Gazete, bu sistemin diğer özelliklerinin yanı sıra otomatik olarak belirli hedef kitlelere göre uyarlanmış içerik oluşturabildiğini de sözlerine ekledi. Sistem başlangıçta istihbarat ve psikolojik savaş sorunlarını çözmek gibi askeri ihtiyaçlara hizmet etmek üzere tasarlanmıştı ve şu anda bir devlet dairesinden işletiliyor.
İsrail hükümetinden kaynaklar, Filistin'le artan uluslararası dayanışma kampanyasına atıfta bulunarak sistemin, "kamu diplomasisinin hazırlıksız olması ve direnişin psikolojik ve bilgi savaş makinesiyle yüzleşmedeki başarısızlığı" olarak adlandırdıkları durumla mücadele etmek için hazırlandığını söyledi.
İsrail, bu aldatıcı kampanyayı yaymak için bu üstün siber sistemin yanı sıra, kendi istihbarat teşkilatlarına ve Dışişleri Bakanlığı'na ait elektronik komitelere de bel bağlamış durumda.
İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın dijital departmanı başkanı David Saranga, Jerusalem Post'un web sitesinde yer alan bir röportajında, günlük çalışmalarının savaşla ilgili "uluslararası anlatıyı yeniden şekillendirmeyi" amaçladığını itiraf etti.
Saranga başkanlığındaki departman, altı temel dilde, yanıltıcı propagandayla sosyal medya kullanıcılarını hedef alıyor.