Prof. Dr. Ainur Nogayeva - Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Öğretim Üyesi
Tüm dünyada baş gösteren su sorunu, Orta Asya’da da ciddi boyutlara ulaştı ve bölge ülkelerini tedirgin ediyor. Su meselesi, Orta Asya liderlerinin ve devlet kurumları yetkililerinin toplantılardaki ana gündem maddesini oluşturmaktadır. Zira hayatın kaynağı olan madde, komşular arası ciddi sorunlara yol açmaktadır. Liderler, gerek aralarında gerçekleştirdikleri toplantılarda, gerek diğer ülkelerle düzenledikleri daha geniş çaplı etkinliklerde bu konuya uluslararası nitelik kazandırma gayretindeler.
Uzmanlar su meselesinin çevre ve enerji güvenliğinden askeri ve gıda güvenliğine evrilebileceğine dikkat çekmektedirler. BM Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) ilk kez yayınladığı yıllık Küresel Su Kaynaklarının Durumu raporunda; iklim değişikliğinin etkilerinin genellikle sular aracılığıyla hissedildiğini belirterek “Daha yoğun ve sık kuraklıkların, daha aşırı sellerin, daha düzensiz mevsimsel yağışların ve buzulların daha hızlı erimesinin” görüldüğüne ve bunun ekonomiler, ekosistemler ve gündelik hayatımızın her yönüne peş peşe etkide bulunduğuna dikkat çekilmişti. Söz konusu raporda su kaynakları normalin altında olan bölgeler arasında yer alan Orta Asya ciddi kuraklık sorunu ve yangınlarla karşı karşıyadır. Su sıkıntısı hem Kazakistan’da hem Kırgızistan’da baş göstermiş; meydana gelen su krizi ülke içlerinde ciddi sınırlamalara, ülkeler arasında ise gerilime yol açmıştır.
Önümüzdeki beş yıl içinde dünyadaki küresel sıcaklıkların rekor seviyelere ulaşacağını belirten uzmanlar, en çok bu bölgelerin etkilendiğini vurgulamaktadırlar. Zira geçtiğimiz yaz 70 ülke temsilcisini biraya getiren Kazakistan’ın ev sahipliğinde düzenlen çevre ve iklim değişikliğini konu alan Uluslararası Forum’da ülke liderinin vurguladığı üzere, küresel sıcaklıktaki artış 2050 yılına kadar 1,5 dereceyi geçmezken, bu rakam Orta Asya’da 2 ile 2,5 derece arasında hissedilecektir. Bu ise, bölgenin çölleşmesine ve susuz kalmasına yol açacaktır. “Buzulların alanı şimdiden yüzde 30 oranında azaldı” diyen Cumhurbaşkanı Tokayev, “Bütün bunların, GSYH’nin yüzde 1,3’ü kadar bölgeye zarar vermesi ve tarımsal verimin yüzde 30 azalması anlamına gelir ki, bu da 2050 yılına kadar yaklaşık 5 milyon iç iklim göçmeninin ortaya çıkmasına yol açacak” uyarısında bulunmuştu.
SSCB’den miras kalan sınırlı su kaynaklarının paylaşımı bölge ülkeleri arasında anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Bir zamanlar Özbekistan’ın eski lideri İslam Kerimov, komşusu Kırgızistan’a hidroelektrik santrali inşa etmesi halinde savaş açacağı tehdidinde bulunmuştu. Günümüzde ise Orta Asya’nın “barut fıçısı” olarak tanımlanan Fergana Vadisi ve özellikle Tacikistan-Kırgızistan arasındaki sınır meselesi hâlâ bölgedeki “dondurulmuş çatışmalardan” biri olmaya devam etmektedir. Nisan 2021’de yaşanan çatışma, İsfara Nehri’nin üst kesimlerinde bulunan Golovnoy su dağıtım noktasında ortaya çıkmış, ve bu “su savaşı” sırasında 13 kişi hayatını kaybetmişti.
Orta Asya liderleri tüm bölge ülkelerini kapsayan bir Su Komisyonu kurmuş ve tüm sorunları beraber çözme gayreti içerisindedir. Ancak bu komisyona dahil olmayan ama bölgedeki su sorununu daha da kritik hale getirme potansiyeli olan bir komşu ülke daha var: Afganistan. Afganistan’daki Taliban hükümeti, muazzam Kuştepe Kanalı’nı inşa etmeye başladı ve tamamlaması halinde Amuderya Nehri’nden su alacağından bir zamanlar dünyanın en büyük 4 gölü arasında yer alan Aral’ın ölümüne yol açacaktır.
Orta Asya’nın en büyük ülkesi Kazakistan yönetimi su ve enerji ikilemi içerisindedir. Eski Sovyet enerji ağlarının eskimesinden ve büyüyen sanayisi ve demografisi için enerji gereksinimi artmaktadır. Özellikle “temiz enerji” nükleer santrali inşası gündemdedir. Ancak bunun için yeterli su kaynaklarına ihtiyaç vardır. Ancak nükleer santrali için Balkaş Gölü’nün kaynaklarının kullanımı bölgedeki çevre güvenliğini nasıl etkileyecek? Ve en önemlisi; zaten su sıkınıtısı çeken ülke ve bölge açısından bu santralin inşası nasıl sonuçlar doğuracaktır? Bu ikilem içerisinde olan ülke yetkilileri konuyu referanduma götüreceklerini duyurdular.
Eylülde Tacikistan’da toplanan Uluslararası Aral Denizi’ni Kurtarma Fonu’nun kurucuları Devlet Başkanları Konseyi’nde ise bölgede su kullanımının şeffaflığını sağlamak amacıyla Aral Gölü havzasındaki su kaynaklarının muhasebesi, izlenmesi, yönetimi ve dağıtımını yapmak üzere birleşik bir otomatik sistemin uygulanmasına yönelik bir Çalışma Planı geliştirilmesi önerilmişti.
Tokayev, Orta Asya için Uluslararası Su ve Enerji Konsorsiyumu’nun kurulmasını önerirken, Orta Asya Ülkeleri için İklim Sorunları Proje Ofisi kurulmasını teklif etmiş; ayrıca BM himayesinde bir Bölgesel İklim Zirvesi oluşturma inisyatifini de ortaya atmıştı.
Bugün akıllara “Savaş endüstrisine milyarlarca dolar harcayan gelişmiş dünya ülkeleri iklim ve su sorununa yeterince önem veriyor mu?” sorusu geliyor. Bölge ülkeleri ise kaderlerinin kendi ellerinde olduğunun farkındalar. Dolayısıyla onları bekleyen büyük zorluklara karşı “Hazırlıklı olmalıyız” diyorlar. Su savaşlarını önlemek için tedbirler almaları gerektiğini anlamış durumdalar. Bu bağlamda etkili önlemlerin geliştirilmesi için ülkelerin münferit değil, ortak ve koordinasyon içinde davranmaları, bu barışçıl gündemle de seslerini duyurmaları büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’de sosyoloji ne işe yarar?
Contemporary İstanbul Türkiye’nin dünyadaki yansımasına dair ne söylüyor?