Bir önceki yazımda Senegal'deki yıllar önce sömürgecilerin insanları zorla köleleştirip topladıkları Gore adasında gerçekleşen kurban kesimi ve dağıtımı ile ilgili Ahmet Aslan Bey'in hatıralarının bir bölümünü aktarmıştım. Şimdi de devamını takdim edeceğim:
Dakar`dan gelenler, ada halkı ile bayram namazını kılmak, Rabb'lerine yakınlaşmak için bayram namazı kılınacak meydana doğru ilerlediler. Bayram namazı için bir hasırın üzerinde farklı dünyalar kardeşlik için saf saf dizildiler. Hıristiyan komşular ve rahip de bayram namazını izlemek için oradalardı. İçinde sevgi okullarının ve misafir temsilcilerinin de olduğu bir heyet Müftü Efendi'yi evinden alıp salavat ve dualarla namaz alanına getirdi.
Bayram namazında ezeli ve ebedi kardeşliğe sahip birçok insan hep birlikte ellerini semaya kaldırıp dua etti ve beklenen an geldi. Bayram namazı sonrası beyaz-siyah, Müslüman–Hıristiyan, Avrupalı-Asyalı-Afrikalı kucaklaşması ve bayramlaşması insanlığın hasret kaldığı bir tablo idi. Herhalde ada tarihinde ilk defa bu kadar beyaz bayramda siyahlarla bir araya geliyordu. Adanın meydanında toplanan misafirler, kurbanlarını kesmek üzere adalı kardeş ailelerin evlerine misafir oldular. Tekbirlerle kurbanlıklar kesildi.
Gore Belediye Başkanı da bir grup Türk misafiri evinde ağırladı. Belediye Başkanı evinde aynı zamanda adanın Rahibi Mösyö Abe`yi de davet etmişti. İlk önce Belediye Başkanı`na hediye edilen koç, başta Efendimiz (sas), sonra da tüm ümmet-i Muhammed, Hocaefendi ve dünyanın dört bir tarafında hizmet eden arkadaşlarımız adına kesildi. Adanın Rahibi Mösyö Abe`ye hediye edilen koç ise Hz. İsa adına kurban edildi. Akabinde eve geçildi. Çok güzel sohbetler oldu. Rahip hiç söze karışmadan dinledi bir süre. Arkadaşlar Hocaefendi'nin Papa Jean Paul ziyaretini ve orada teklif edilen Kudüs'te üç büyük dinin İlahiyat Araştırmaları Fakültesi projesini anlattılar. Rahip duygulanarak, “Aslında her din, bayramını kendi ailelerinin içinde kutlar. Ama siz dünyanın dört bir tarafından ailelerinizi bırakarak bayramınızı bizimle kutlamaya geldiniz. Demek ki biz bir aile olduk.” dedi. Sonra bu anlara şahitlik etmesi için Dakar`dan ziyaretine gelen diğer rahip arkadaşlarını da Belediye Başkanı'nın evine davet etti, onlar da sohbete dâhil oldular. Sonra “Ben dedi, başta çok inanmamıştım ve ‘Bu gelecek aileler hangi dilde anlaşacaklar?' diye düşünmüştüm ama gördüm ki hal dili ve sevgi dili lisanın önüne geçiyormuş. Bu yaptığınız projeyi ben yıllardır hayal ediyordum, ancak sizler gerçekleştirdiniz. Haziran ayında Papa Benedict`in düzenleyeceği Dünya Gençlik Toplantısı Polonya`da olacak. Senegal'den ben katılacağım, bu programı orada Papa`ya anlatacağım ve sizi de oraya davet edeceğim.“ diyerek takdirlerini ifade etti. Sonrasında o da bizlerden biri gibi oldu. Bir misafirimiz bir hikâye ile iştirak etti sohbetimize. Kaptan Cook isimli bilim adamı, her yıl okyanusun ortasında bir grup kuşun havada helezonlar çizip sonra denize daldıklarını gözlemlemiş, hem de yılın aynı döneminde aynı yerde, sonra sebebini bulmuş, bu göçmen kuşlar göç yolları üzerinde olan geçerken konakladıkları ancak deprem sebebiyle ortadan kaybolmuş adalarını arıyorlarmış. “Biz de dedi, yitirdiğimiz gerçek değerlerimizi arıyoruz, bir oraya bir buraya koşuşturuyoruz, ancak bu programlar gibi vesileler ile bir gün bulacağız diye ümit ediyorum.” dedi. Rahip de tüm bunları tasdik ederek “İnsanlık kaybettiği barış, sulh, diyalog, hoşgörü, herkesi kendi konumunda kabul etme ve saygı adalarını arıyor.” dedi. Koyu sohbet saatlerce bitmek bilmedi. Konuşulacak, paylaşılacak o kadar çok güzellikler ve bilgi birikimleri vardı ki bunlar bir güne sığmayacak kadar çok ve geçiştirilemeyecek kadar önemliydi. Bu arada kardeş ailelerinin evinde olan misafirler koyu sohbetlere devam ederken bir taraftan da Türk insanının mutfağa olan yatkınlığı Senegalli kardeşlerimizin mükemmel ustalığı ile birleşiyordu. Beraberce soğan soyup, yemekleri ve salataları beraberliğe ve kardeşliğe vesile ederek hazırladılar. Sonra da beraberce yediler.
Bu öyle kucaklaşma ve kaynaşmaydı ki sadece büyükler değil, geleceğin altın nesil namzedi çocuklar da Dakar`da çalışan öğretmen arkadaşlarımızın çocukları ile Belediye meydanında kurulan oyuncaklarla oynayarak ve yarışmalar yaparak nasipleniyorlardı.
Bilinmedik diyarlara kırk milyon insanını gönderen, köle taşımacılığı esnasında yedi milyon insanın ölmesine şahitlik eden bu ada, ilk defa bu kadar büyük bir sevgi ve kardeşlik ile yunup yıkanmıştı.
Tarihte yıllarca köleleştirilen insanların “dönüşü olmayan kapılardan” dünyaya gönderildiği Gore bambaşka bir güzelliğe bambaşka bir dostluğa ev sahipliği ediyordu…