Mersin’de tedavi gördüğü hastanede 110 yaşında hayatını kaybeden “Sümerolog” olarak adlandırılan Muazzez İlmiye Çığ hakkında çarpıcı gerçekler bir bir gün yüzüne çıkıyor. 28 Şubat’ın mimarlarından, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun, hiçbir akademik unvanı olmayan Muazzez İlmiye Çığ’a “Fahri Doktora Unvanı” verdiği öğrenildi. Muazzez İlmiye Çığ, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası zindanlardaki siyasi mahkumların kobay olarak kullanıldığı, CIA tarafından finanse edilen HZİ Nöropsikiyatri Vakfı’nın yönetim kurulu başkanıydı. Azılı bir başörtüsü düşmanı olan Çığ, yazdığı kitabında, ‘fahişe rahibe-başörtülü kadın” benzetmeleri yaparak büyük tepki çekmişti.
Muazzez İlmiye Çığ, 1'inci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden birkaç hafta önce Bursa'da doğdu. 1919'da beşinci yaş gününü kutladığı sırada, İzmir Yunan ordusu tarafından işgal edilince öğretmen olan babası, ailesinin güvenliğini sağlamak için Çorum'a taşındı ve Muazzez İlmiye Çığ, ilköğrenimini burada tamamladı. Çığ ayrıca Fransızca ve keman dersleri aldı. 1926'da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi'ne girdi ve 1931'de, 17 yaşına geldiğinde ilkokul öğretmeni yetiştiren bu okuldan mezun oldu. Yaklaşık 5 yıl boyunca Eskişehir'de öğretmenlik yaptı. 1936'da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü'ne girdi.
1940'ta diplomasını aldıktan sonra, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ni oluşturan 3 kurumdan biri olan Antik Şark Eserleri Müzesi'nde 10 yıl sürecek kariyerine, kurumun arşivlerinde tercüme edilmeden ve tasnif edilmeden saklanan binlerce çivi yazılı tablet alanında uzman olarak başladı. Meslektaşları Hatice Kızılyay ve Fritz Rudolf Kraus ile birlikte, müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılan binlerce tableti temizledi, ardından sınıflandırıp, numaralandırdı. Çığ, 74 bin tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu ve 3 bin tabletin kopyasını çıkarıp, katalog halinde yayımladı. 1972'de emekliye ayrıldı. Emeklilikten sonra bir süre yurt dışında yaşayan Çığ, 1988'de Philadelphia'daki Asuroloji Kongresi'ne katıldı.
Muazzez İlmiye Çığ, bilindiği gibi "Sümerolog" değildi. Akademik ve unvanı ve doktorası bulunmuyor. Akademik anlamda da "Sümerolog" ya da "Hititolog" olmayan Muazzez İlmiye Çığ'ın uluslararası ciddi bir yayını da bulunmuyor. Öyle ki; Sümerler ile ilgili ilk çalışması, 74 yaşındayken History Begins At Sumer (Tarih Sümer'de Başlar) kitabını Türkçe'ye çevirmek oldu. Muazzez İlmiye Çığ'a "Fahri Doktora Unvanı"nın veriliş hikayesi ise oldukça ilginç...
28 Şubat'ın mimarlarından, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, hiçbir akademik unvanı olmayan Muazzez İlmiye Çığ'a "Fahri Doktora Unvanı" verdi.
Muazzez İlmiye Çığ ile ilgili bir diğer skandal; CIA tarafından finanse edilen HZİ Nöropsikiyatri Vakfı'nın yönetim kurulu başkanı olmasıydı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası zindanlardaki siyasi mahkumlar, vakıf tarafından kobay olarak kullanıldı.
1984 yılında, ülkedeki bütün cezaevleri siyasi mahkumlarla dolu durumdaydı. Metris cezaevinde bazı siyasi mahkumlar, iradeleri dışında tıbbi muayeneye götürülüyordu. Götürüldükleri yer, HZİ Nöropsikiyatri Vakfı'nın Gayrettepe'deki merkeziydi. Burada, siyasi mahkumlar üzerinde ABD'de piyasaya çıkacak olan bazı ilaçların denemesi yapıldı. Siyasi mahkumlar kobay olarak kullanıldı.
Muazzez İlmiye Çığ, aynı zamanda azılı bir başörtüsü düşmanı olarak tanınıyordu. Çığ, "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitabında başörtülüler hakkında skandal ifadeler kullanmıştı. Çığ, kitabında "fahişe rahibe-başörtülü kadın" benzetmeleri yaparak büyük tepki çekmişti.
Öte yandan İlmiye Çığ, 2010 yılında katıldığı bir televizyon programında Kur'an kurslarının kapatılmasına yönelik çağrıda bulunmuştu. Başörtülü kadınları hedef alan açıklamaları da bulunan Çığ, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nda konferans vermiş ve kendisi için "hemşire" tanımlaması kullanılmıştı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, hayatını kaybeden Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ için, "Ömrünü insanlık tarihinin en eski izlerini aydınlatmaya adamış değerli bilim insanımız, araştırmaları ve eserleriyle nesiller boyu hatırlanacaktır" ifadesini kullandı.
İbn Haldun Üniversitesi Akademisyenlerinden Doç. Dr. Enis Doko, tüm bu yaşananları sosyal medya hesabında anlattı. Muazzez İlmiye Çığ'ın 'Profesör' olmadığını sadece 'Müze memuru' olduğunu dile getirdi. Doko, önde gelen Asur bilimcilerinden ve dünya çapında tanınmış Sümer dili uzmanı Samuel Noah Kramer'in 'Tarih Sümer’de Başlar' isimli kitabında Muazzez İlmiye Çığ'a “müze memuru” hitabında bulunduğunu ortaya çıkardı.
28 Şubat’ın mimarlarından, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun, hiçbir akademik unvanı olmayan Muazzez İlmiye Çığ’a “Fahri Doktora Unvanı” verdiği bilinmesine rağmen ısrarla 'Prof' söylemleri üzerine gerçeğin öyle olmadığı hatırlatılması Fatih Altaylı'yı rahatsız etti. Altaylı, sosyal medya hesabından "Bazı sözde kendini akademisyen olarak konumlamış", "Yaratık", "İnsanlıktan nasibini almamış", "Dangalak", "Kendini bilim adamı olarak düşünen", "sözde bilim insanı", "bu mesele olmasa adını duymayacağımız", "palavradan bilim insanı", "insan suretinde dolaşan yaratık", "size mi girdi"' hakaretlerini fütursuzca savurdu.
İbn Haldun Üniversitesi Doç. Dr. Enis Doko, sosyal medya paylaşımında Fatih Altaylı'ya dünya çapında tanınmış Sümer ve Sümer dili uzmanı Samuel Noah Kramer'in 'Tarih Sümer’de Başlar' isimli kitabında Muazzez İlmiye Çığ'a “müze memuru” hitabında bulunduğunu hatırlattı. Enis Doko, 'O da mı yellenmiş bir dangalak?' diye sordu.