Peygamber Efendimiz (sav), sevgili kızı Fâtıma’yla amcasının oğlu Hz. Ali’yi evlendirmişti. Hz. Fâtıma’nın çeyizi, bir parça kadife, bir su tulumu ve bir yastıktan ibaretti. Hz. Fâtıma’nın çeyizi gibi mehri ve düğün yemeği de gayet sadeydi. Bu mütevazı düğüne şahit olanlar, “Biz, Fâtıma’nın düğününden daha güzel bir düğün görmedik” demişlerdi.
Evlilik, Allah’ın emri, Resulüllah’ın sünnetidir. Dünyada mutluluğa ve berekete, ahirette ise huzura ve cennete ulaştıran kıymetli bir başlangıçtır. Sevgili Peygamberimiz'in buyurduğu gibi evlilik, “Dinin yarısını korumaya” vesiledir. Evliliğin ilk adımı olan nikah ve düğünlerimiz ise sevdiklerimizin şahitliği ve güzel dilekleri eşliğinde gerçekleşen törenlerdir. Düğünle yeni bir ailenin kurulduğu ilan edilir. Sevinçler paylaşılır; geleceğe dair umutlar güçlenir. Eşler arasına muhabbet ve merhamet lütfetmesi, onlara sağlıklı ve hayırlı nesiller ihsan etmesi için Allah’a dua edilir.
Dinimiz, hayatın her alanında gereksiz harcamada bulunmayı yasaklamıştır. Yeni kurulacak aile yuvası için yapılan harcamalarda da israftan kaçınılmalıdır. Ülkemizde düğün hazırlıklarında sıkça görülen çeyiz, takı ve ev eşyaları gibi tedarikler için bazen gereğinden fazla yapılan harcamalar, daha başlangıçta mutluluğu zedelemekte, aileyi maddi açıdan sıkıntıya sokmaktadır. Uzunca bir süre düğün borcu ödeyen yeni evliler, birlikteliklerine minnet altında başlamakta ve maddi kaygılar yüzünden aradıkları huzuru yakalayamamaktadırlar. Bu sebeple Sevgili Peygamberimiz, “En bereketli nikah, külfeti en az olanıdır” ve “Nikahın en hayırlısı, en kolay olanıdır” buyurmuşlardır. Düğün masraflarında kolaylık göstermek ve şartları zorlamamak, evlenmek isteyen gençlerin önünü açacak ve imkanı kısıtlı olanların evlenmeye yönelik gayretlerini artıracaktır.
Yardımlaşmayı ve insanların ihtiyacını gidermeyi tavsiye eden Peygamber Efendimiz (sav), maddî imkansızlıktan dolayı evlenemediğini söyleyenlere yardımcı olup evlenmelerini sağlamıştır. Bir gün yeğenlerinden Abdülmuttalib b. Rebîa ile Fazl b. Abbâs Resûlullah’a evlenmek istediklerini fakat mehir verebilecek bir şeyleri olmadığını söylerler. Zekât memuru olarak görevlendirilmelerini ve buradan elde ettikleri gelir ile evlenmek istediklerini belirtirler. Ancak Hz. Peygamber bu isteklerini kabul etmez, kendi özel gelirinden mehir masrafı vererek yeğenlerine yardımcı olur.
Tarihte evlendirmek amacıyla kurulan vakıflar ve bu konuda çaba gösteren birçok iyi niyetli insan, Resûlullah’ı örnek almışlardır. Evlenmek isteyip de maddi imkansızlıktan dolayı evlenemeyenlere yardımcı olmak, güzel ve mutlu ailelerin, dolayısıyla da huzurlu bir toplumun oluşmasına destek vermek, aslında Efendimiz'in yolundan gitmek isteyenlere güzel bir imkandır.
İslâm öncesi Arap toplumunda, yeni evlileri tebrik ederken bir an evvel zenginleşmeleri ve çoluk çocuğa karışmaları temennisinde bulunmak âdet idi. Allah Resûlü böyle maddî dilekler yerine, eşler arasında geçim ve bereket için dualar edilmesini, “Allah ona seni, sana da onu mübarek eylesin!” denmesini istemiştir. Kendileri de Abdurrahman b. Avf’ın (r.a) evlendiğini öğrenince ona, “Öyleyse, Allah senin için (bu düğünü) mübarek etsin!” buyurmuşlardır. Günümüzde yeni evlenen çiftlere söylenen, “Allah mübarek etsin!”, “Hayırlı olsun!”, “Allah bir yastıkta kocatsın!” cümleleri, sünnetin kültürümüzdeki yansımaları olarak aynı manayı içermektedir.