Birkaç gündür tüm dünyada yazılım sorunu yaşanması ve dünyanın ‘mavi ekran’ vermesi, akıllara felaket filmlerini getirdi. Geçmiş ya da gelecek veya fantastik şekilde hazırlanan felaket filmleri çoğunuzun malumu. Fakat konumuz felaket filmi tavsiye etmek değil. Zaten günlerdir her taraf film listeleri ile doldu. Bizim meselemiz ise sektörel bir sorgulama. Felaket filmleri bu kadar ilgi görürken umut filmleri neden arka planda kalıyor. Dünyada gişe verilerine baktığımızda animasyon dışında çok izlenen filmlerin mücadele, felaket, kıyamet barındırdığını görüyoruz. Tüm zamanların en çok hasılat elde eden filmi “Avatar” (2,9 milyar dolar). Onu “Avengers: Endgame” (2,8 milyar dolar), Titanic (2,3 milyar dolar), “Star Wars: Episode 7” (2 milyar dolar) takip ediyor. Animasyon yapımlar ise genellikle çocuklara hitap etmekle beraber gençleri de cezbediyor.
Çok izlenen filmler arasında fantastik yapımların ağırlıkta olması da bir şeylerin göstergesi olsa gerek. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanlar gerçeklikten kopmak istiyor. Gerçek olarak sunulan ya da kabul ettikleri şeylerle yaşamak istemiyor. Hayallerinin peşinde koşma düsturu günümüz insanı için farklı anlaşılan bir şey olduğundan fantastik yapımların sattığı hayaller ya da öngörüler filmlerde pazarlama tesiri olarak kullanılıyor. Klasik anlatı ve hikaye yapılarının tamamında neredeyse aynı iskelete rastlıyoruz. Bir şekilde mutlu sona ve insanlığın kazanmasına bağlanır. Ancak genel manada iyiyi iyi ile anlatmak ya da kötülüğü resmetmekten imtina etmek durumuna rastlayamıyoruz. Aksine kötünün estetize edilmesi gibi bir manzara çıkıyor karşımıza. Joker vizyona girdiğinde en çok tartışılan konu bu idi.
Peki, umutlu film derken ne kastediyoruz? Elbette kamu spotu bazında didaktik ve söze dayalı bir anlatım değil. Ama karanlığın peşine aydınlık dayayan aktarım da olmamalı. İnsanın kusurlu olduğunu, hata yapabileceğini anlatan ve bunun yanında kötülerin olabileceğini söyleyen yapımlar da olur. “Hayatta bu da var” diyerek kötülüğü ve olumsuzluğu estetize etmek kolaycılığa kaçmaktır. Sadece ve sadece gişede ilgi duyacak şeyin peşinde koşmak zayıflıktır. Ön plana umudu çıkararak, insanın sadece düşmanlarının olmadığını gösteren hikaye anlatmalıyız.