Türkiye, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibine bağlı olarak komşularıyla iyi ve dostane ilişkiler çerçevesinde yürüttüğü dış politikasına rağmen, Megali İdea hedefleri doğrultusunda sinsice yayılma faaliyetlerini sürdüren Yunanistan’ın desteklediği, Kıbrıs Rumları, 1974 öncesi yıllarda Türklere tedhiş ve terör eylemleriyle katliamlar yapmaktaydı.
Kıbrıs Türklerinin kaderi Osmanlı İmparatorluğu 1878’de elli yıl süreli kiralama antlaşmasıyla İngiltere’ye bırakmasıyla kara bir yazgıya dönüşmüştü. Kiralama süresinin dolmasına sekiz yıl kala 1920’de siyasi kavgalar şeklinde başlayan olaylar, Rumların, İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılma referandumu yapmak istemesi ve İngiltere’nin buna izin vermemesiyle, Rumların önce İngiltere’yi adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında Londra-Zürih anlaşmaları uyarınca adada bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edilmesine kadar sürdü. İngiltere’nin adadan çekilmesinden sonra Türklerle birlikte ortak devlete razı olmayan Rumlar, Kıbrıs’ın tüm yönetimine el koyma amacıyla, uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.[1]
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasası, uygulamada yaşanan sorunlar sebebiyle yalnızca üç yıl geçerli kaldı. Kıbrıslı Rumlar, 1958'de İngilizlerin izin verdiği, 1960 anlaşmalarında ise incelemeye tabi tutulan ayrı Kıbrıslı Türk belediye meclislerine son vermek istedi. Olay yaratan Kıbrıslı Rumların saldırıları, 1963-1964 yıllarında 109 Türk veya karma köyün yıkılması ve 25.000-30.000 Kıbrıslı Türk'ün yerinden olmasına sebep oldu. Türkiye’nin müdahelesi söz konusu olunca kısmen durulan saldırılar,1967'de yeniden başladı. Daha önce olduğu gibi, Türkiye'nin Kıbrıs Türklerini olası etnik temizliğe karşı korumak için adaya müdahalesine kadar durum çözülmedi.[2]
Silahlı Rum gruplarca 1963'ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu Kıbrıs Türkleri, ülke yönetiminden baskı ve zulümle uzaklaştırıldı. Adayı Yunanistan'a bağlama hedefine ulaşmak isteyen Rumların yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etti. EOKA-B liderlerinden Nikos Sampson, Yunanistan'da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi.[3]
Bu darbe üzerine Türk Hükûmeti, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti Antlaşması'nın garantör devlet olarak Türkiye'ye verdiği müdahale hakkını kullanmadan önce diğer bir garantör devlet olan İngiltere'nin yetkilileriyle görüşerek birlikte hareket etmek üzere girişimde bulundu. Türk heyetinin olumlu bir sonuç elde edemeden Londra'dan dönüşünden sonra, Hükümetin talimatıyla Kahraman Türk Ordusu, 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs’a çıkarma yaparak yıllar boyu süren Rum mezalimine son verdi. Kıbrıs Türkleri büyük bir sevinç ve gururla Ordumuzu kucakladı. Anlaşmaya yanaşmayan Rumların tehdidi nedeniyle 14 Ağustos 1974 günü başlatılan ikinci harekâtla -Kuzey Lefkoşa da dâhil olmak üzere- adanın yüzde 37'sinin Türk kontrolüne geçmesiyle sonuçlandı.
Türkiye Cumhuriyeti; harekâtın, Zürih ve Londra Antlaşması'nın 4. maddesine istinaden düzenlendiğini savunmakta, fakat Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi, uluslararası anlaşmalara ve Yunanistan’ın desteklediği Rumların yaptığı mezalime rağmen bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir. El insaf… Dünyanın gözü önünde yıllar boyu Türklere yapılan mezalime, katliamlara, etnik temizliğe ve uluslararası anlaşmaların verdiği garantörlük hakkına rağmen, sessiz kal, insani, vicdani ve hukuki haklarımızı kullanınca saçma sapan suçlamalarda bulun!!! Hadi canım, sende….
Türkleri ezeli ve ebedi düşman gören Rum-Yunan ikilisi adayı Yunanistan’a ilhak ederek Türk varlığını silmeyi amaçlamıştır. Türkiye sayesinde bugün Adada barış tesis edilmiş, insan haklarına ve onuruna yakışır, demokratik bir düzen kurulmuştur. Verilecek hiçbir tavizimiz olmamalıdır. 50 sene öncesine kadar Kıbrıs Türkleri’ne Rumlar tarafından yapılan mezalim ve katliamlar asla unutulmamalıdır.
Adada mezaliminin durdurulduğu 1974’ten beri Rum-Yunan ikilisi her türlü hile ve desiseyi denemekte, Türk’ün aleyhinde hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır. Sözde insan hakları ve demokrasi havarisi AB ve ABD başta olmak üzere Batı Ülkelerini de yanlarına çekebilmektedirler.
Kıbrıs Türkleri “Gelecek geçmişin çocuğudur” sözünü her daim göz önünde bulundurarak, Rumların hiçbir zaman Türkler lehine bir çözüm düşünmeyeceğini bilmelidirler. Yıllardır ambargo nedeniyle kendilerini açık hava hapishanesinde yaşıyor gibi görseler de özgürlük ve can güvenlikleri için buna sabretmekten başka çare yok. Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır... Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatleriyle ilgili olarak ne kadar taviz verirsen ver, sonuç değişmeyecek, daima daha fazlasını isteyeceklerdir.
Rumlar tarafından, Kıbrıs Türklerine yapılan zulüm ve katliamlara son vererek özgürlüklerine kavuşturan 20 Temmuz 1974 - Kıbrıs Barış Harekatının yıldönümünde, dönemin Başbakanı Bülent ECEVİT, Türk Hükümeti ve TBMM ile Kıbrıs Türklerinin unutulmaz Lideri Rauf DENKTAŞ başta olmak üzere Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini, Kıbrıslı Mücahitleri, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_Harek%C3%A2t%C4%B1
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_Harek%C3%A2t%C4%B1
[3] www.hurriyet.com.tr