... dünden devam
Gelişen olayların yurt geneline yayılması sonucunda yine hükümet kanadından yapılan sert açıklamaların devamı; üstüne, üstlük Başbakan'ın olaylara karışanları 'Çapulcu' diye tanımlaması,
Bu direnişe ülke genelinde yapılan ışık söndürme yakma eylemleri, tencere, tava sesleriyle destek verenleri de alaycı bir üslupla 'Tencere tava, hepsi aynı hava' diyerek küçümsemesi. Bu tanımlamalar, gezi olaylarına hükümet kanadının nasıl baktığını gösteren çarpıcı açıklamalardı.
27 Mayıs'ta Taksim meydanına eşlik eden gezi parkının yok edilmesini önlemek adına bir avuç genç doğasever'in başlattığı bu eylem, sonrasında ortaya çıkan kabul edilmez görüntüler sonrasında hükümet karşıtı protestolara dönüşerek ülke geneline yayılmıştı.
İçişleri Bakanlığının 23 Haziran'da yapmış olduğu açıklamada: Bingöl ve Bayburt hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere 2,5 milyon kişi katılmış, bundan daha fazla kişi de sosyal medya aracılığı ile yapılan eylemlere yönelik; destekleyen ve desteklemeyen görüşlerini aktarmıştı.
Pekiyi böylesine büyük bir direnişin, ülke geneline yayılan eylemin yapılması ve güvenlik güçlerince önlenmesi sırasında ortaya çıkan maddi ve manevi zararın bilançosu neydi?
Türk Tabipler Birliği'nin yapmış olduğu açıklamaya göre:
12 Haziran itibariyle olayla esnasında tazyikli su, kısa mesafeli biber gazı atışları ve sıkılan plastik mermi nedeniyle 7.478 kişi yaralanmıştı. Ayrıca 91 kafa travmasına uğrayan, 10 gözünü kaybeden ve 1'de dalağı alınan vak'a saptanmıştı.
Olaylar sırasında Taksim gezi parkında ve Ankara'da Mülkiyeliler Birliği'nde kurulan revirlere polis tarafından gaz bombası ile müdahale edildiği de, yapılan açıklamada önemli bir tespitti.
Doktorun ve hastanın bulunduğu, tıbbın uygulandığı yere gaz bombası ile müdahale. Sanırım bu tespit sözün bittiği yer olmalıydı..!
Polisin müdahaleleri sırasında protestolara katılmayan vatandaşlara da saldırması, biber gazı tüfeklerinin insanları yaralama veya öldürmek üzere yoğun bir şekilde hedef gözetilerek kullanılması, bu gazı kapalı mekânlara ya da konutlara atması, çeşitli dükkânlara ve evlere mahkeme kararı olmadan zorla girmesi medya organlarına yansımış ve yoğun eleştiriler almıştır.
Ayrıca birçok ilde çıkan olayları bastırmak için polisle birlikte hareket ederek, göstericileri çivili sopalarla saldıran, yüzleri maskeli siviller de ortaya çıkmış, daha sonra medyada çıkan haberlerde bunların sivil giyimli polisler olduğu iddia edilmiştir.
Gezi olaylarının siyaset, ekonomi, turizm, sosyal medya, sivil toplum etkinlikleri ve popüler kültür alanında ve dış basında önemli yansımaları, olumlu ve olumsuz yönde etkileri olmuştur. Ama bu sıraladığım etki alanlarında yaşananların hiç birisi, bu olaylarda hayatlarını kaybedenler kadar ülkemizi etkilememiştir.
Bence gelişen olaylar sonucunda hayatlarını kaybeden gençlerimizin nasıl öldüğü/öldürüldüğü görüntüleri, tanıklarının anlattıkları; ülkemizin son dönemde yaşadığı olayların en çarpıcı kanıtlarıdır. O gencecik bedenlerin bir çiçek gibi koparılıp, aramızdan ayrılmak zorunda bırakıldıkları 'gezi parkı' eylemlerinde, hayatlarını kaybeden evlatlarımızı rahmetle anarken:
3 Haziran günü, Mehmet Ayvalıtaş'ın göstericilerin oto yol kapama eylemi yaptıkları sırada bir aracın ezmesi sonucu, aldığı darbeler sonucu hayatını kaybeden Abdullah Cömert'in Jandarma fezlekesinde yer alan tespite göre, yakın mesafeden gaz bombası ile vurulduğunu.
Ankara'da silahla kafasından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük'ün katil zanlısı polisin yargılanmasının tutuksuz olarak devam ettiğini. 6 Haziran 2013'te göstericilere müdahale sırasında köprüden düşerek ağır yaralanan, sonrasında ise; hayatını kaybeden polis memuru Mustafa Sarı'yı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İngilizce öğretmenliği bölümünde okuyan Ali Korkmaz'ın 2 Haziran 2013'te uğradığı sadırı sonucunda beyin kanamsı geçirerek komaya girdiğini, 10 Temmuz 2013'te hayatını kaybettiğini.
devam edecek..