Yunanlılar 9 Eylül’de denize dökülmüş, Mudanya Mütarekesinde ( 11 Ekim 1922 ) tek kurşun atmadan Trakya’nın geri alınması sağlanmış, barış kapısı aralanmıştı. Ancak kazanılan zaferlerin uluslararası seviyede kabul edilmesi sağlanmamış ve yeni bağımsız bir Devletin kuruluş yolu henüz açılmamıştı.
Üç yıldır verilen bağımsızlık mücadelesinin en zor ve önemli safhasına gelinmişti: Masa Başı Diplomasisi. İtilaf Devletleri Lozan Konferansına Ankara Hükümeti ile beraber, İstanbul Hükümetini de çağırmıştı. Anlaşılan, görüşmelerde şimdiye kadar olduğu gibi, isteklerinde İstanbul Hükümetini kullanmak istiyorlardı.
Bu konuda Ankara ve İstanbul Hükümetleri arasında itilaf çıktı. Konu TBMM’nde bir kaç gün tartışıldı. Meseleye kesim çözümün Saltanatın kaldırılması ile olacağına karar verildi ve Saltanat kaldırıldı. Ortada İstanbul’da bir hükümet kalmayınca, Lozan görüşmelerine hakkı olan, sadece Ankara Hükümeti delegelerinin gitme yolu açılmış oldu.
Merhum İnönü hatıralarında,” Mudanya Mütarekesinden sonra Lozan Konferansı, milletimizin Avrupa ortasında davet olunduğu büyük bir imtihandır. Lozan imtihanında, işte bu suallerin cevabı verilmiştir” der (Bilge Yayınevi, 2. Kitap, syf 147).
Zorlu geçen Lozan görüşmeleri bir defa kasintiye uğramış, yaklaşık dokuz aylık bir sürede neticeye bağlanmış ve 24 Temmuz 1923’te imzalanarak kabul edilmiştir.
Lozan görüşmelerine İsmet Paşa Başkanlağında katılan Türk heyeti, müdahil ve gözlemci sıfatiyle 20’den fazla devletle mücadele etmiştir. Lozan görüşmeleri İngiltere Dışişleri Bakanı, usta siyasetçi ve politikacı Lord Curson başkanlığında yürütülmüştür.
Lozan Antlaması’nın imzalanmasından sonra, Lord Curson sonuçtan memnun olmamış, İsmet Paşa’ya hidetle “ Bunları yazıyoruz, bize tekrar geleceksiniz, ama biz o zaman vermeyeceğiz” demiştir.
Nitekim çok geçmeden, Lord Curson’un içinde yer aldığı Loyd George Hükümeti istifa etmiştir. Lozan Antlaşması hükümetin istifa sebepleri arasında gösterilir.
Lozan Barış Antlaşmasından sonra “Yeni Bağımsız bir Türk Devletinin “ kurulması yolu açılmış ve bir İmparatorluk küllerinden, modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğmuştur.Türk Devletlerinde devamlılık vardır. Aralarındaki fark , çağın gereklerine göre kurulmuş olmalarıdır. Hepsinde milletin karakter yapısı ve kültürel değerleri ön plandadır.
Yeni Devletimizin de kuruluşu; her alanda tam bağımsızlık, çağın ilerisinde bir anlayışla insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü esas alan, kadın haklarına değer veren, yurttaşlarına her alanda fırsat eşitliği sağlayan, laik,çağdaş demokratik bir hukuk devleti esaslarında olmuştur. Bu büyük projenin mimarı ve önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
101. yılına ulaştığımız Lozan Antlaşmasında, öteden beri görüşmelere savaşın galibi olarak gittik,istediklerimizi alamadık gibi eleştiriler vardır. Bunun yanında Adaları Lozan’da verdiler, Lozan’ın gizli maddeleri var gibi düşünceler,bazı merkezlerden maksatlı olarak yayılıyor intibaları vardır.
Bunların hepsinin bilgi eksikliğinden ileri geldiğini, bazılarının maksatlı tezviratlar olduğunu belirtmek isteriz.
Evet biz Lozan’a savaşın galibi olarak gittik. Ama Yunanlıları yenerek gittik, Lozan’da esas muhatımız İtilaf Devletlerini değil.
Nitekim, görüşmelerde sert bir tavır sergileyen İsmet Paşaya, Konferans Başkanı Lord Curson :“ Paşa siz bizi yenmediniz, Yunanlıları yendiniz “ demiştir.
Herkes ister burnumuzun dibindeki Ege Adaları’nın bizde olmasını. Ancak o Adalar Lozan’da verilmedi. O Adalar Balkan Savaşlarında (1912) elden çıkmıştı. Lozan’da geri alınmaya çalışılmışsa da, Adalarda yaşayan nüfusun çoğunluğunun Rum olduğu gerekçe gösterilerek verilmedi.
12 Adalar Trablusgarp Savaşında (1911 ) elden çıkmış, Uşi (Lozan’ın bir muhiti) Anlaşması ile İtalyanlara şartlı olarak verilmişti. Bu Antlaşma çoğu kimse tarafından, Lozan Antlaşması ile karıştırılır.
Büyük Atatürk 1932 yılında ilk defa ABD’nin en yüksek seviyede Türkiye’yi ziyaret eden Genel Kurmay Başkanı General Mc Arthur’a: Ömrüm vefa ederse, Musul’u, Kerkük’ü ve Selanik’i vatan topraklarına katacağım diyerek, “En yüksek makamdan, zamanın en büyük devletine/gücüne “ mesajını vermişti.
Nitekim büyük siyasi dehasıyla Lozan Antlaşmasının devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde kabul edilen, Boğazları tekrar hakimiyetimiz altına almış, Hatay Anavatan’a katmıştır. Hem de hiç savaş yapmadan.
Devletimizin kuruluşundaki zaferleri, başarıları küçümsemekle bir yere varılamayacağını belirtmek isteriz. Bunları tarihimize, yokluklar içinde ülkemizi işgalcilerden kurtarıp bir devlet kurmayı başaranlara saygısızlık olarak kabul ederiz. Maksatlı tezvirat yapanları da şiddetle kınarız.Yanlışlarında israr edenlere; vakit geçmiş değil, her yer yerinde duruyor, istediğini git al, 100 yıl önce hiçbir şeyimiz yoktu, şimdi her şeyimiz var demekten başka çaremiz kalmaz.