Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi
1 Temmuz 2024 itibarıyla Macaristan’ın Avrupa Birliği dönem başkanlığı resmi olarak başladı. Önümüzdeki altı ayda sadece Macaristan değil aynı zamanda, üye ülkeler ve elbette Türkiye dahil olmak üzere aday ülkeler açısından da önemli bir gündem oluşturma potansiyeli mevcut.
Macaristan’ın dönem başkanlığının merakla beklenmesinin en önemli sebeplerinden birisinin Brüksel ve Budapeşte arasında uzun süreli devam eden gerilim olduğu söylenebilir. Macaristan’da Başbakan Viktor Orban’ın on iki yıllık iktidarında yeni ekonomi ve dış politika paradigması benimsemesi, AB ile Budapeşte arasında önemli görüş ayrılıklarını ortaya çıkarmıştı. Ekonomi politikaları kapsamında Macaristan 2020’lerde orta gelir tuzağından kurtulma ve neoliberal düzenden gelen bağlantısallık özelliklerini korumaya çalışan ancak dezavantajlarına devletin daha fazla katılımı yoluyla karşı koyarak ekonomik büyümesini artırma konusunda politikalar benimsemiştir. Bağlantısallığa dayalı bu ekonomik model, hem neoliberal dünya düzenine hem de uluslararası bloklara dayalı küreselleşme modeline bir alternatif sunmakla beraber bu modelin özünde; Macaristan’ın, dünyanın dört bir yanından mümkün olduğunca çok sayıda başka ülke ve piyasa oyuncusuyla bağlantılarını sürdürmeye çalışması üzerine kurgulanmıştır. Bu bağlantılar sadece ekonomik olmamakla beraber, aynı zamanda ticaret, altyapı bağları, yatırım ve bilgi transferinin yanı sıra dış politikada da özgün ve bağımsız bir yaklaşımı kapsamaktadır.
Nitekim Macaristan, benimsediği dış politikası, bağlantısallık ve denge kavramları çerçevesinde Türk Dünyası, Çin ve Katar gibi ülkelerle yakın iş birlikleri geliştirmiştir Bununla beraber, Başbakan Orban, “Bu, bizim savaşımız değil.” ifadelerini kullanarak; 2022 yılında Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası Ukrayna’ya yönelik AB yardımlarına karşı çıkmış Rusya ile var olan ilişkilerini korumuştur. Bu yaklaşımın bir tamamlayıcısı olarak, Macaristan aynı zamanda Sırbistan ve Balkan ülkelerinin ekseriyetiyle ikili ilişkilerini güçlendirmiştir. AB, 2023 yılının başında Macaristan’daki yolsuzluk ve hukukun üstünlüğü konularındaki endişeler sebebiyle fonların kesilmesi yönünde karar vermiş sonraki süreçte orta yol bulunabilmiştir.
AB ve Macaristan arasındaki görüş ayrılıklarının en önemli konularından bir diğeri ise göç politikalarıdır. Mültecilerin ve göçmenlerin göç yolu üzerindeki geçiş ülkelerinden biri olan Macaristan, Brüksel tarafından dayatılan Göç ve İltica Paktına karşı çıkmış üçüncü ülkelerle ikili olarak anlaşmalar yapma yoluna gitmiştir. Bütüncül olarak baktığımızda, dış politikadan AB’nin entegrasyon politikalarına kadar iki tarafın açık ve net görüş farklılıkları olduğunu söylemek mümkündür.
Bu gerilimin gölgesinde dönem başkanlığına başlayacak Macaristan, ajandasında belirlediği 7 önceliği “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap (Make Europe Great Again)” söylemi kapsamında kamuoyu ile paylaştı. Madde madde sıralarsak:
Avrupa’nın rekabet gücünün arttırılması: Avrupa’da verimliliği arttırmaya yönelik bir çerçeve, açık bir ekonomi ve uluslararası ekonomik iş birliğinin oluşturulması.
AB savunma politikasının güncellenmesi: Avrupa Savunma Teknoloji ve Sanayi Tabanının güçlendirilmesine özel önem verilmesi.
Adil bir genişleme politikası: İş birliğini daha da genişletmek hem AB-Batı Balkanlar Zirvesi hem de Avrupa Siyasi Topluluğu çerçevesinde istişarelerin gerçekleştirilmesi. Yasa dışı göç ile ilgili güçlü iş birliği: AB’ye sınırı olan ülkelerin yanı sıra kilit ilgili üçüncü ülkelerle etkin işbirliği, daha etkin geri dönüşler ve iltica kurallarına yönelik yenilikçi çözümler üretilmesi.
Çok boyutlu entegrasyon politikası: Birlik içinde uyumlu ve dengeli bir kalkınma için Avrupa’nın bölgesel farklılıkları azaltması ve ekonomik, sosyal ve bölgesel uyumun sağlanması.
Çiftçi merkezli tarım politikası: Çiftçilerin merkeze alındığı sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi: Avrupa Yeşil Anlaşması’nın stratejik hedefleri, tarım piyasalarının istikrara kavuşturulması.
Demografik sorunlarla mücadele: yaşlanan toplum, yeşil ve dijital dönüşüm, kırsal nüfusun azalması gibi demografik konular ve zorluk konusunda iş birliğinin artırılması…
Macaristan’ın ajandasının diğer ülkeler tarafından ne kadar benimseneceği, ne kadar yoğun politika yapım süreçlerinin oluşacağını söylemek için henüz erken. Bununla beraber; Türkiye ile 2023 yılı itibarıyla ikili ve çok taraflı ilişkilerde stratejik ortalık seviyesinde bağları olan Macaristan’ın bu ajandasının Türkiye’nin AB üyelik sürecine ve ilişkilerine nasıl etki edeceği önemli bir tartışma konusu.
İlk olarak, genişleme politikası çerçevesinde baktığımızda Macaristan’ın Batı Balkanlar vurgusunun olumlu ve kapsayıcı olduğunu belirtmek gerekir. Aynı şekilde Macaristan’ın bu bölge ekseninde geliştireceği politikalar da Türkiye’nin AB ile yeni bir iş birliği alanı oluşturması açısından önemli bir sürecin başlangıcı kabul edilebilir. Macaristan’ın Türkiye ile pozitif ilişkileri bağlamında Türkiye’ye yönelik söylem bazında olumlu bir hava oluşacağı öngörülebilir. Ancak AB’nin karar alma mekanizmaları göz önüne alındığında ortaya çıkacak zorlukları da iyi okumak gerekiyor.
İkinci olarak, Macaristan Türkiye ile ekonomik ilişkilerin güçlenmesi ve birinci hedef kapsamında Gümrük Birliği Antlaşmasının güncellenmesini öncelemektedir. Bu bağlamda, altı aylık süreç içerisinde halihazırda altyapı çalışması tamamlanmış olan anlaşmada olumlu yol katedilmesinin Türk iş dünyasına oldukça önemli bir katkısı olacaktır. Üçüncü ve son olarak, Macaristan’ın aynı zamanda Türk Devletleri Teşkilatı içerisindeki etkin gözlemci rolü, AB’nin dönem başkanlığı içerisinde enerji güvenliğinden ulaşıma birçok alanda farklı iş birliği alanları oluşturma potansiyeline sahiptir. Jeopolitik dinamiklerle birlikte değerlendirdiğimizde Macaristan’ın bir nevi bu iki bölge arasında “köprü” rolü oynacağı öngörülebilir.