“ Şüphesiz, âlem’lere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev ( ma’bed), Mekke’deki ( Ka’be)’dir. “ “ Orada apaçık nişâne’ler, ( ayrıca) İbramim’in makamı vardır. Ora’ya giren emniyyette olur. Yoluna gücü yeten’lerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkı’dır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlem’lerden müstağnî’dir.” ( Âl-i İmran/3/ 99,97) ( Bu âyet, müslümanlara haccın farz olduğunun delilidir. “ Yoluna gücü yetenler” hacca gitme imkanına kavuşanlar demektir ki, bu imkânın ölçüsünün ne olduğu hususunda mezhepler farklı görüştedirler. İmam-ı Şâfi’î’ye göre bu imkân vasıta ve yol masraflarını karşılama kudreti. İmam-ı Mâlik’e göre yürüme ve çalışıp kazanma iktidarı. İmam Ebû Hanife’YE Göre ise, söylenenlerin tamamıdır.)
İlk İnsan, İlk Peygamber, Ata’mız, Hazreti Adem, Cedde’miz, (Büyük Anne’miz), Hazreti Havva, Cennetten yeryüzüne indirildiklerinde, Hazreti Adem aleyhisselam, Hind Denizinde bir ada’ya, Havva Validemiz ise, Mekke yakınlarındaki Cedde’ye, bi’lahere insanlar “ Cedde’ye,” günümüzdeki adı, Cidde ile anmaya başladılar, indirilmişlerdir. Asırlarboyu dünya’da dolaştılar. Nihayet, “ Bu durum devam ederken Âdem, Rabbin’den bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti . Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.”( Bakara/ 2 / 37 )
( Hazreti Âdem’in Rabbinden aldığı ilhamlar hakkında muhtelif yorumlar yapılmıştır. Bu ilhamlar, onu ikaz ve irşad mahiytinde tavsiyelerdir. İbn-i Mes’ud radiya’llâhu anh’e göre bütün namazlara başlarken okuduğummuz “ Süphaneke”, Hazreti Âdem tarafından o zaman söylenmiş bir tesbih ve du’a’dır.)
(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka hüsrana uğrayanlardan ( ziyan edenlerden) oluruz,” ( A’raf/ 7 /23)
Her ikisinin de bu şekilde tevbe etmeleri üzerine, tevbe’leri kabul buyruldu. Mekke yakınlarındaki Arafat’da Cebelü’r-Rahm’de, buluştular. Müzdelife’ye oradan da Ka’be’nin bulunduğu, Batn-ı Mekke’ye... Tabi’î’ki, henüz orada Ka’be bulunmuyordu..
Yeryüzünde, İbadet kasdıyla, Allah’ın emriyle, Melekler tarafından inşa edilen, ilk ev, ilk ma’bed, Ka’be-i Muazzama, ilk insan ve ilk Peygamber, Hazreti Âdem ve Hazreti Havva Validemiz için, konulmuş , va’z’edilmiştir. Hazreti Âdem ve Hazreti Hava Validemiz, cennetten yeryüzüne indirildiklerinden i’tibaren asırlarca, hep cennitin hasretiyle yanıp- tutuştular, diyar diyar, yeryüzünde dolaştılar.
Hazreti Âdem aleyhisselâm ve Havva Validemizin cennete olan hasret’lerini bir nebze de olsa dindirmek için, Melekler tarafından, Cennet-ü âlâ’dan, bütün etrafa ışık saçan bir taş, Hacerü’l- Esa’d çıkarılıp getirildi ve Ka’be-i Muazzamaü’nın bir köşesine yerleştirildi. Hacerü’l- Esaı’ad, cennetten ilk çıkarılıp, Ka’be-i Muazzama’nın köşesine yerleştirildiğinde, Etraf-ı âleme, bütün cihetlere ışık saçıyordu. Mekke’nin dörtbir tarafında, bu ışığın ulaştığı son noktalar, “mi’îkat,” olarak isimlendirilmiş olup, Âfak-ı âlem’den, Mekke’ye hacc ve umre için gelenler, buralardan i’tibaren, İhramsız olarak, Mekke Haremi’ne giremezler.
Yeryüzündeki ibadet kasdıyla, va’zolunan ilk ev Ka’benin, birisi, doğu’da, diğeri, batı’da olmak üzere, iki kapısı vardı, doğu kapısından girilir, batı kapısından çıkılırdı. Ka’be-i Muazzama, bu haliyle Nuh Tufanı’a kadar devam etmişti. Nuh Tufanığnda, eski dünya bütünüyle suya gark olduğu gibi, Ka’be-i Muazzama’nın bulunduğu Ka’be de sulara gömülmüştü. Cennetten getirilmiş, Ka’be’nin bir köşesine yerleştirilen, etrafına ışık saçan, Hacerü’l- Esa’ad Melekler tarafından yerinden alınıp, Kubeys Dağı’nın zirvesinde muhafaza altına alınmıştı. Nuh Tufanından sonra, “İkinci Âdem,” olarak da vasıflandırılan, Evlâd ve Ahfad’ından, nice, Peygamberler gönderilen, “Ceddü’l- Enbiya,” Peygamber’ler babası ve dedisi Hazreti İbrahim aleyhisselâm, Başta Cibril-ü Emîn olmak üzere, meleklerin delalet ve işaretiyle, ilk ev, ilk Ka’be’nin sınırları ve duvarları üzerine, İsmail aleyhisselâm’ın da yardımıyla, Günümüzde de “ Makam-ı İbrahim,” olarak bilinen yerde,”” Orada, apaçık nişaneler,( mu’cize’ler), ( ayrıca ) İbrahim’in makamı vardır.” ( Âl-i İmran/ 3/ 97) yerde durarak, Ka’be’nin yeniden inşası için nazaret etmişti. Ka’be-i Muazzama Hazreti İbrahim ve Peygamber oğlu Peygamber, Hazreti İsmailh aleyhisselâm tarafından yeniden inşa edilirken, Nuh Tufanından beridir, Cebel-i Kubeys’de muhafaza altında tutulan etrafına ışık saçan, Hacerü’l- Esa’ad bulunduğu yerden indirilip, yeniden inşa edilen Ka’be’nin bir köşesine yenidern yerleştirilmiştir. Ama, artık, etrafına ışık saçan, Hacerü’l- Esa’d değil, insanların zulm ve ma’siyyetleri sebebiyle, tamamen kararmış, simsiyah bir taş haline gelmiş, “ Hacerü’l- Esved’dir.