Hayat çocuklara güzel. Çünkü her çocuk güzel de ondan. O yüzden hayatı da güzel görüyorlar. Futbol mesela. Abisi, bir büyüğü yerine koyduğu futbolculara hayrandır çocuklar. Şimdi öyle mi ya. Yaş kemale ermiş. 2005’liler sahaya çıkmış. Hangi futbolcuya hayran olacaksın? Ben çocukken mesela Selçuk Yula’ya hayrandım. Bu değerli futbol adamını birkaç yıl evvel yitirdik maalesef. Hazır adını anmışken, rahmetle analım. Dua istedi sanki bizden. Selçuk Yula’nın da oynadığı hatta gol attığı Bordeaux galibiyetiyle Fenerbahçeli olmuştum.
Hemen herkesin çocukken ya da gençken hayranı olduğu bir futbolcu vardır. O yüzden yaş ilerledikçe maça gitmekten vazgeçilir. Ama yine de insanın gönül verdiği renklerin maçlarını izlemesi güzeldir. Öyle ya, hayattan zevk almak için, bazı hobiler, tutkular olması gerekir. Yoksa, hep çalış, ya da oku nereye kadar. Arada biraz eğlence lazım. Ama şimdi futbolla ilgili biraz yürek burkan bir hikaye anlatacağım sizlere. Çünkü futbol sadece futbol değil sanki. İçinde siyaset de var. Toplum bilimi de var. Ekonomi de var Hayatın kendisi gibi…
1991 yılıydı. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. O dönem yaz – kış Büyükçekmece’de yaşıyordum. B.Çekmece’nin kışın nüfusu 30 bin. Ben gündüz Cağaloğlu’nda okuyorum. Ortaokul öğrencisi olarak günde gidiş - dönüş 80 kilometre yol kat ediyorum. Akşamları da dışarı çıkacak gibi değil. Malum sokaklar bomboş. Yazlık evler desen onlar da öyle. Derken bir arkadaşım geldi. “Şıpitim” Yugoslavya’ya gitmemiş. Evin karşısındaki parkta genelde spor yapıyormuş.” dedi. Şaşırdım, neden bu kış Yugoslavya’ya bugünkü adıyla Kosova’ya gitmemişti ki? Bir türlü anlam veremedim. Gittik ve gördük, Şıpitim gerçekten evinin önündeki parkta koşuyor, şınav çekiyor, mekik çekiyor. Adeta kendini kampa almış, spor yapıyordu.
Şıpitim kendi dillerinde “kurtuluş” demekmiş. Yaşça da bizden 3 – 4 yaş büyüktü. Ben ve arkadaşlarım, kendisiyle o zamanki atari salonlarında tanışmıştık. Hiç unutmam, “Shadow Dancer” diye bir oyun vardı. Onlarca aşamadan oluşan bu oyunu Şıpitim tek jetonla bitirirdi. O oyunu oynamadan önce atari salonundaki çocuklar oyun makinesinin etrafında toplaşır, elindeki yıldızlarla düşmanlarını alt eden bu gölge dansçısı ninjayı merakla izlerlerdi. Çocuklar level geçmekle ilgili birkaç tüyo almaya çalışırdı çalışmasına ama atari salonunun sahibi bu durumdan pek memnun olmazdı. Öyle ya, tek jetonla en az yarım saat meşgul ederdi makineyi bizim kankimiz Şıpitim O oynadıkça, elektrik faturası da kabarıyordu.
İşte böyle, dostumuzla kışın parkta buluşmuştuk. Neden Yugoslavya’ya gitmedin deyince, pek bir şey söyleyemedi. Boğazı düğümlendi. Yaa dedi, “Ülkemiz biraz karışık. Zor günlerden geçiyor. Ama olsun bu yıl 92 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda kesin şampiyonuz. Danimarka’yı da yendik. Birinci gideceğiz.”
İşte o Yugoslavya’da o yıl savaş çıktı. Paramparça oldu. En acı faturayı da Bosna Hersek ödedi. Balkan Savaşı’nda ataları Yugoslavya’dan göçme biri olarak çocukken bu olaya çok üzülmüştüm. Yıllar sonra Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a tatile gitmiştim. Havalimanında insanların Hırvatistan’a, Karadağ’a pasaportla gidiyor olması beni çok etkilemişti. Düşünsenize, bir zamanlar elinizi kolunuzu sallayarak gidebildiğiniz yerlere şimdi anca pasaportla gidiyorsunuz. O yüzden sevgili okuyucularım, siz siz olun. Farklılıklara saygılı olun. Kimin hangi ırktan olduğu, hangi partiyi desteklediği, hangi takımı tuttuğu gibi konular sizi pek ilgilendirmesin. Bakın yıllarca Ak Partililer CHP’lilerle, CHP’liler AK Partililerle konuşmadı. Sonuç ne oldu? Şimdi her iki partinin lideri ayda bir iade-i ziyarette bulunuyor. Siz dostlarınızla küs olduğunuzla kaldınız. O yüzden ülkemize sahip çıkalım. İbret almak için Yugoslavya’nın çöküş tarihini incelemek yeterli.
“Peki ya sonra Şıpitim’e ne oldu?” dediğinizi duyar gibiyim. Yıllar sonra kendisiyle bir AVM’de tesadüfen karşılaştım. Ama o zaman sosyal medya yok. Yine izini kaybettim. Futbolu bilen bilir. Euro 92’nin şampiyonu da, o yıl grup birincisi Yugoslavya’nın ardından ikinci olan ama savaş nedeniyle Yugoslavya’nın yerine turnuvaya katılan Danimarka olmuştu.
Türk Milli Takım, Euro 2024’de Gürcistan, Portekiz ve Çekya ile oynayacak. Ülkemizde barış ve huzur olsun da, kupamız olmasa da olur.
Haftaya bir sonraki yazımda daha sizlerle yine Önce Vatan Gazetesi’nde görüşmek dileğiyle! Sevgiyle kalın…