TRT’nin uluslararası etkinliği “NEXT by TRT World Forum”un üçüncüsü, geçtiğimiz günlerde İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşti. Son iki senede, yurt içi ve yurt dışından binlerce genci bir araya getiren “NEXT by TRT World Forum”da bu sene de teknolojiden spora, kültür sanattan sağlığa, gezegenimizin geleceğinden medyanın değişim ve dönüşümüne kadar birçok soru ve soruna değinildi. Pek çok ismin katıldığı etkinliğin “Barışın Genç Mimarları: Gelecek Neslin Rolü” başlıklı ilk panelinde konuşmacılar arasında yer alan Suriye kökenli Amerikalı insan hakları savunucusu Isra Chaker ve Somali-Kanadalı Elman Barış Merkezi Direktörü Ilwad Elman vardı. Genç aktivist kadınlar, küresel çatışmaların ortasında uğradıkları ayrımcılıklara karşı genç liderlere barış elçileri olarak ilham veriyor. Bir yandan ABD’de Müslüman olması nedeniyle ayrımcılığa uğrayan Isra Chaker bir yandan da savaşın yıktığı Somali’de barış ve adaletin önde gelen savunucularından Ilwad Elman. Genç barış aktivistleri ile hikâyelerini, yaşadıkları zorlukları ve projelerini konuştuk.
Suriyeli kökenli Amerikalı aktivist ve insan hakları savunucusu Isra Chaker, Uluslararası Af Örgütü ABD’de Kıdemli Kampanya Yöneticisi olarak görev yapıyor. Aynı zamanda MedGlobal’da Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmakta olan Bill&Melinda Gates Vakfı’nın anne, yenidoğan ve çocuk sağlığını hedefleyen ilk savunuculuk ve multi-milyon dolarlık kaynak seferberliği projesi olan “For Mama” kampanyasının mimarı. Chaker göçmen, mülteci ve sığınmacı hakları, ırkçılık ve Müslüman Yasakları da dahil olmak üzere ayrımcı politikalar gibi konularda kampanyalara öncülük etmiş bir isim. Pozitif toplumsal değişime sıkı sıkıya inanan ve değişimi gençlerin yapacağını düşünen Chaker Birleşmiş Milletler, küresel konferanslar ve dünya çapında çok sayıda yerel kuruluş ve üniversite kampüsünde konuşmacı olarak yer almış. Chaker’in en dikkate değer projelerinden biri ise 2017’de viral hale gelen “Amerikan Rüyası”nı paylaşmaları için mültecileri Başkan Trump’ın Queens New York’taki çocukluk evine götürmesi olmuş. Filistinli mültecileri destekleyen projelere yönelik farkındalık ve fon yaratma konusundaki paha biçilmez katkılarından dolayı Birleşmiş Milletler ABD Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) Kamu Avukatı olarak şu an görev yapan Chaker, “Amerika’da doğan bir Müslüman olarak çocukluğumda Amerika’nın yaşanabilecek en güvenli yer olduğunu düşünüyordum” diyor. Chaker, “Çünkü doğduğun yeri Suriyeli-Amerikan olmana rağmen evin olarak görürsün” ifadelerini kullanıyor. 11 Eylül’den sonra Müslüman Amerikalılara karşı İslamofobi ve ayrımcılığın farkına vardığını dile getiren Chaker, “Toplumda farklı bir yere sahip olarak yaşamak zorlayıcıydı. Lisede başörtüsü takan tek öğrenci bendim ve çok fazla olumsuz İslamofobik yorumla karşı karşıya kaldım. İnsanlar bana ‘terörist’, ‘geldiğin yere geri dön’, ‘başörtünü çıkar’ diyordu. Korkunç bir tecrübeydi ama bu yaşadıklarımla bir rolüm olduğunun farkına vardım ve beni motive etti. Ben de toplumdaki mevcut durumu herkes için değiştirebilirim, baskı yapabilirim ya da ilham olabilirim düşüncesiyle 14 yaşındayken Allah’ın lütfu, merhameti ve desteğiyle aktivist olmaya ve sesimi kullanmaya karar verdim. 14 yaşındayken tabii ki aktivizm ne demek bilmiyordum. Sadece bir problem olduğunu ve toplumun bunu çözmesi gerektiğini düşündüm ve bu problemi çözmek istedim” diye anlatıyor.
Filistin ve Suriye haritalı bir kolye takan Isra Chaker, 7 aydır boynunda taşıdığını belirterek, “Suriye’nin ve Filistin’in beraber haritaları bunlar. Ben Suriyeli-Amerikanım. Kendi topluluğuma ve son 10 yıldır mücadele eden insanlarıma oldukça bağlıyım. Suriye kolye ucunu takmaya devam edeceğim çünkü bu benim kimliğim ve tabii ki Filistin’i de. Hepimiz Filistinliyiz” şeklinde açıklıyor. Chaker, “İnsanlığa inanan herhangi bir insan Filistin’i destekler, bu durum bu kadar basit. Benim için bu iki topluluk güçlü durmanın, cesaretin, direnen bir topluluğun hatırlatıcısı ve ben bunlardan onur duyuyorum” ifadelerini kullanıyor.
ABD’de Müslüman olması nedeniyle ayrımcılığa uğradığını belirten Chaker, statükoyu reddettiğini ve ayrımcılığa karşı harekete geçmeye karar verdiğini dile getiriyor. Amerika’da çok fazla uzun ve kızgın şekilde dik dik bakıp sürekli yorum yapan insanların olduğunu söyleyen Chaker, “Sanırım Gazze’de yaşanan soykırım İslamofobinin ve Arap karşıtlığının artmasına sebep oldu. İnsanlar bir şeyler yaparak, tesettürüne ve kefiyene dik dik bakarak senin buralarda istenmediğini hissettiriyor. Bu durumlar sık sık oluyor ama beni inandığım şeyden, yapmam gereken şeyden, hayata pozitif farklılık getirme misyonumdan vazgeçirmiyor” diyor.
Chaker, 2017 yılında mültecileri Başkan Trump’ın Queens New York’taki çocukluk evine götürmüş. Chaker, “Çünkü onlara destek olmak, hikâyelerini paylaşmak istedim. Kimse mülteci olmayı kendi seçmez. Zoraki olarak, örneğin siyasi sebeplerle ya da iklim değişikliğiyle buna mecbur kılar. Bu yüzden bu projeyi Trump’ı medyada her gün sergilediği göçmenleri düşmanlaştırma anlatısını boşa çıkarmak için hayata geçirdim. Göçmenlerin, mültecilerin hikâyeleri duyulsun istedim ve bu viral oldu. Dünya çapında milyonlarca insan görüşlerini paylaştı. Adaleti ve insan haklarını ihlal eden başkan kim olursa olsun ben bu çağrıya devam edeceğim. Onlara karşı açıkça yüksek sesle konuşmaya devam edeceğim” diyor. Chaker, şu an Beyaz Saray’da Biden’ın Gazze politikalarını, onun soykırımın suç ortağı olmasını da protesto ettiğini vurgulayarak, “Birçok doğrudan aktivizm kampanyasını destekliyorum ve onun Gazze’de olanları nasıl durdurabileceğine fakat durdurmadığına dair farkındalığı arttırıyorum. Beyaz Saray’ın dışından yaptığım ateşkes çağrıları, İsrail’e silah satışının durdurulması ve hukuksuz işgalin durdurulması için protestolar yapıyorum” ifadelerini kullanıyor.
Somali’nin önde gelen barış aktivistlerinden biri olan Ilwad Elman ise, iki yaşındayken annesi ve kardeşleriyle birlikte memleketi Somali’deki savaştan kaçıp Kanada’ya mülteci olarak yerleşmiş. Elman, “Çok erken yaşta Somali’den ayrıldım ve Kanada’da büyüdüm. Annemin Somali hatıraları Somali’yle olan bağımı diri tuttu. Somali hakkında aklımda canlanan tek resim ve aynı zamanda o zamanlardaki CNN ve diğer yayıncıların uluslararası haberlerinde de gösterildiği gibi açlık, sefaletti. Oysaki çatışmalardan önce de hayatın devam ettiğinin bilinmesiydi ama bunlar tarihten silinmişti. Somali’nin kadın ve erkekler için birçok fırsatı barındırdığını biliyordum. Şimdilerde hafızalardan silinmiş bir hayat var” şeklinde anlatıyor.
Elman’ın annesi Fartuun Elman ise “barışın babası” olarak tanınan ve Somali’de kalarak 9 Mart 1996’da suikast sonucu öldürülen eşi Ali Ahmed Elman’ın öldürülmesinden yıllar sonra Somali’deki savaştan kaçan bir mülteci olarak tek başına büyüttüğü kızlarını 2006 yılında Kanada’da güvenli bir ortama bırakmış. Savaşın en yoğun olduğu dönemde çatışma yüklü Somali’de eşinin kurduğu barış merkezinin başına geçmek için Kanada’yı terk etmiş. Daha sonra ise aktivizm meşalesi, 2010 yılında annesiyle birlikte çalışmak ve Somali’nin yeniden inşasında yer almak üzere Somali’ye dönen kızları Ilwad Elman’a geçmiş. Elman, “Ülkeme dönerek annemle babamın zamanında yaşadığı anılara geri dönmeyi amaç edindim” ifadelerini kullanıyor. Elman sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Babamın kurucusu olduğu Elman Barış Merkezi’nde babamın en büyük amacı yıkıntı ve yıkık binalar arasında çocukların elinden silahı bıraktırıp, kalemi almalarını sağlamaktı. Annemle ‘Silahı Bırak, Kalemi Al’ isimli bir proje başlattık. Bugün tamamen farklı bir senaryoda yaşıyoruz. Her geçen gün farklı ihtiyaçları olan daha fazla nüfusa evriliyoruz. Somali’de bir kriz merkezi açtık ve 50 binden fazla insan bu merkezden yararlanıyor. Amaç yaşadıklarımızı hatırlamak ve her zamankinden daha fazla barışa ulaşma mesajını duyurmak.” Elman, barış merkeziyle çocuk askerlerin ve cinsel şiddet mağdurlarının rehabilitasyonu yönelik çeşitli projeler yürütüyor. Elman Somali’deki, Afrika kıtasındaki ve diğer yerlerdeki genç kadın ve erkekler için bir ilham kaynağı olmuş.
“Bir barış, sosyal adalet aktivisti olarak görüyorum kendimi” diyen Elman, “Şu anda dünyada 60'tan fazla silahlı çatışma var. Ancak bunların hiçbiri Gazze'de yaşanan soykırım düzeyinde değil” şeklinde konuşuyor. Elman, hayatı boyunca hatırladığı çatışmaların Gazze’de yaşanan işgalden çok farklı olduğunu vurgulayarak “Bu işgal her an, dünyanın herhangi bir köşesinde canlı yayınlanıyor. Bu yürek parçalayıcı bir durum. Aktivist olarak, dünyanın herhangi bir yerinde daha bilinçli olan insanlar olarak, her fırsatı değerlendirmek için daha fazla sorumluluğumuz var. Sadece acıları değil, aynı zamanda acılar normalleşmeyene kadar savaşla mücadelede ve korumada alabileceğimiz pratik çözümleri de ele almalıyız” şeklinde konuşuyor.