Dergi okurluğunu ayrıcalık olarak gören bir dergisever olarak, ‘dergileri yazma/tanıtma’ fikri uzun zamandır gündemimdeydi. Gazetemizin Kitap ekindeki ‘Okuma Notları’ köşesinde bu işi yapmayı düşünüyordum. Hatta bir dergimizi orada tanıtmıştım (Kayıp Kayıt, 15 Haziran 2022). Ne yapmak gerektiğini düşünüp dururken ekleri yöneten arkadaşımız Ayşe Olgun’dan bu yönde bir teklif aldım. Konuştuk. “Pazar ekinde yapalım bu işi” dedi, “Hemen başlayalım.” Ayşe’nin heyecanına aynı samimiyetle cevap vermek gerekiyordu. Ha Kitap eki, ha Pazar. İkisi de bizim. Yola çıktık bakalım. Gayret bizden...
Nihayet dergisi mart sayısında sayfalarını ‘deprem’e ayırmış. Ne Oldu? Ne Yapmalı? başlığı altında toparlanan yazılar, AA, İHH ve Kızılay’dan alınan fotoğraflarla desteklenerek okuyucuya sunulmuş. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Murat, ‘sunuş’ta, “Deprem üzerine bir dergi sayısı hazırlamak kolay değil. Zorluğun başlıca sebebi psikolojik. Yazmak, okumak, fotoğraflar çekmek acıyı azaltmıyor, yaraları sarmıyor” diyerek konunun zorluğunu anlatmaya çalışmış.
160 sayfalık dergide ‘deprem’ konusu, yardım kuruluşu temsilcilerinden gazetecilere, uzmanlardan yazarlara, kurtarma ekiplerinden yöneticilere, bilim insanlarından STK çalışanları ve gönüllülere kadar her kesimden insana yer verilerek detaylıca irdelenmiş. Bu çalışmalar arasında, Fatma Bayram’ın Deprem Kuşağında Müslüman Olmak, Cüneyt Özdemir’in İnfiale Yol Açabilecek Paylaşımlara Gazetecilik Denmez, Esra Hacıoğlu’nun Gördüklerime İnanmak İstemedim, Cihan Aktaş’ın Depremin İyi Öğrencileri Değiliz başlıklı yazıları dikkat çekiyor. Bunlara Kerem Kınık, Serkan Nergis ve Erhan Ediz’le yapılan söyleşileri de eklemek lâzım.
Nihayet, dolu dolu bir deprem sayısı hazırlamakla alkışı hak ediyor. ‘Ne yapmalı?’ suali hep zihnimizde olacak. Biraz okuyalım derim. Turgut Cansever ve Mustafa Kutlu meselâ...
Alıntımız Nihayet'ten:
Adıyaman merkezde sağlam diyebileceğimiz neredeyse hiçbir yapı yoktu. Bütün çocukluk anılarım, okulum, eski evim hepsi yerle bir olmuştu. Bölgede yardımlarımızı dağıttık, ardından keşfe çıktık. ... Bir amca ilk depremde zarar görmediği için ailesini yeniden eve göndermiş, ikinci depremde o ev yıkılmıştı. Amcanın, “Benim yüzümden öldüler!” feryadı hâlâ kulağımda. (Neslihan Önder, s. 136).
Depremin vurduğu
bölgede en çok yardıma
ihtiyacı olanlar şüphesiz
ki çocuklar. Çok şey
istemiyorlar. Belki bir
battaniye, bir sıcak
çorba, bir gülümseme..
Zelzele afetinin olduğu sabah, Maraşlı dostum Duran Boz hocayı aradım ve uzun uğraşlar sonucu kendisine ulaşabildim. Kısa bir görüşme yaptık. Daha sonra bölgedeki yazıp-çizen diğer arkadaşları da aradık. Şair Tayyib Atmaca gibi bizi arayan arkadaşlar da oldu. Hepsine selâm olsun.
Depremin vurduğu şehirlerimiz, dergiciliğin de kalbinin attığı şehirler. Birçoğunda edebiyat-kültür-sanat dergisi yayımlanıyor. Bunların başında da Kahramanmaraş geliyor. Hamle ve İkindiyazıları ile hatırladığımız Maraş’ta bildiğim kadarıyla üç dergi çıkıyor: Yitiksöz, Evvelahir ve Müşterek. Yılın başında 15. sayıya ulaşan Yitiksöz’ü Duran Boz yönetiyor. Ocak ayında 13. sayısı çıkan Evvelahir’in editörü Ömer Yalçınova. 8. sayıya ulaşan Müşterek’in ise yazıişleri müdürü Duran Doğan. İnşallah bu dergilerimiz de milletimiz gibi yaşadığımız sarsıntıyı bir an önce atlatır ve yayın hayatını sürdürür. Selâm ve duâlarımız onlara; bütün yazar, yayıncı, dergi erbabı dostlara...
İkindiyazıları, Maraş’ta yayımlanan ve yerel bir gazete olan Andırın Postası’nın eki olarak 23 Nisan 1985’te neşredililir. Dergi, iki yıl sonra dört sayfa olur ve bağımsız hale gelir. Son sayısı Ekim 1994 tarihini taşıyan dergi 131 sayı yayımlanır ve yaklaşık iki bin okuyucuya ücretsiz olarak ulaştırılır. Maraş’ın küçük bir yayla ilçesi olan Andırın’da yayılanan dergi 10 yıl boyunca birçok şair ve yazara sayfalarını açar.
Andırın Postası’nın içinde yayımlandığı iki yıl boyunca derginin yönetmenliğini Nedim Ali Zengin ve Kamil Aydoğan yapar. Bu ilk dönemde, Kâmil Doruk, Arif Ay, Şaban Abak gibi isimler ürünleriyle dergiye destek verirler. 1987’den itibaren müstakil bir dergi formunda ve yarım gazete boyunda sarı kağıda dört sayfa olarak basılan İkindiyazıları’na bu tarihten itibaren de Hüseyin Atlansoy, Cevdet Karal, Kemal Sayar, Mevlana İdris, Cihan Aktaş, Fatma Şengil, Mustafa Aydoğan, Halime Toros, Gökhan Özcan ve Kâmil Yeşil gibi şair ve yazarlar katkı verirler. Dergi bünyesinde çıkarılan ve o dönem bir nevi haberleşme aracı olarak kullanılan ‘Posta Çıkını’ da bir hayli ses getirir. Bu efsane dergi, evvelki yıl Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi himayesinde, Duran Boz editörlüğünde ‘tıpkıbasım’ı yapılarak tek ciltte toplandı.
1 Size dergi okuru diyebilir miyiz?
Dergi okuru diye bir okur var; ben maalesef o okurlardan değilim. Dergi takip ediyorum ama tipik bir dergi okuru olduğum söylenemez.
2 Takip ettiğiniz dergiler var mı?
Post Öykü ve Cins dergileri ve Muhit. Nihayet dergiye de dosya konularına bağlı olarak muhakkak göz atıyorum. Karabatak dergisine de bakarım. Okur ve Genç dergi masamda olur, karıştırırım. ‘Fanzin’ler de geliyor bazen, onlara da bakıyorum arada.
3 En son hangi dergiye katkı sundunuz?
En son, düzenli yazdığım Cins’e yazdım; ama onu saymazsak bir iki ay önce Muhit’te, yine o sıralarda Nihayet dergide bir şeyler karalamıştım.
4 Okuduğunuz/yazdığınız dergilerde dikkatinizi çeken bir çalışma oldu mu?
Dikkatimi çeken pek çok şey oluyor. Ben kurmaca seviyorum doğal olarak. Bir öyküye rastladığımda duruyorum. Bazen tematik bir şeyler ilgimi çekiyor. Bu hissi en çok yaşatan Nihayet oluyor.