ALEYNA AYAN
Geçtiğimiz Haziran ayında raflardaki yerini alan Yolculuğa Övgü, yürümek ve yolculuk etmek üzerine yazılmış kitap demeti içerisinde okuyuculara yeni bir bakış açısı sunuyor. Kitabın yazarı Fransız filozof Michel Onfray, yolculuğun ve gezgin olmanın anlamını çoban ve çiftçi- Habil ile Kabil hikâyesinden başlatıyor. Ancak Onfray, salt gitmekten ibaret olan rotasız bir başıboşluğu değil; seçilip varılan ve geri dönülen ama aynı zamanda da sürdürülen bir yolculuğun incelemesini yapıyor. Ona göre başıboşluk değil, anlamlı yolculuklar, nereye varacağı belli rotalar yolu anlamlı kılıyor. Bu eserde de yolun kendi içindeki anlamlarına, derinlikli ama bir yön dahilinde bakışlar sunuyor. Yani hem kalemi hem de anlatımı planlı bir yolda ilerliyor. Kitabın okurunu da yolun farklı noktalarına, sınırlı ama sınırsız anlamlara götürüyor.
Dünyayı köşe bucak gezmek, tanımak konusunda kimilerimizin kanı kaynarken kimilerimiz semt değiştirmeyi müstakil hayatlarının devrimi olarak algılar. Sürüsünü otlatmak için gün boyu yolculuk halinde olan çoban ile tarlasının başında duran ve yerleşik bir mevkiye sahip olan çiftçi tiplemesi, bu iki dünyanın zıtlığını tasvir eder. Pek çoğumuzun bildiği çoban Habil ile çiftçi Kabil hikâyesinde de benzeri bir öykü vardır: Tanrı, Kabil’in kendisine sunduğu toprak mahsulü ile Habil’in kurban ettiği sürünün yeni doğanları arasından yalnızca Habil’in ikramını kabul eder. Kıskançlık sebebiyle kardeşini öldüren Kabil ise Tanrı tarafından başıboş dolaşmakla cezalandırılır. “O zamandan beri, dönüşü olmayan yolculuk Tanrı’nın cezalandırma iradesiyle bağdaştırılır. Evin, ikametgâhın, toprağın bulunmayışı, kökeninde Tanrı’nın gücüne giden uygunsuz bir davranışı varsayar. Bu şema yüzyıllardan beri insanların ruhuna işlemiştir. Yahudiler, Çingeneler, Romenler, Jitanlar, Bohemyalılar, Kıptîler ve gezen tüm insanlar şunu bilir ki hepsi er ya da geç yerleşikliğe zorlanmıştır, tabii o da kendilerine var olma hakkı tanınmışsa.”
Ketebe Yayınları’nın “Pasaj” serisinden çıkan bu kitapta Michel Onfray, salt yolculuğun kendisine dair yazmıyor; yolculuğa çıkılmadan önce varılacak yerin seçilmesinden yolculuk anına, oradan da geri dönüş yolu ve hatırlara aktarılarak ilerliyor. Kitabı okurken yazarın -kitabın adından da kaynaklı olarak- daimî yolculuğu övdüğü düşünülebilir ama Onfray, çiftçi-çoban ayrımında değindiği yerleşiklik ve göçebelik zıtlığında göçebeliğe daha yakın olsa da eve dönüşün yolculuğu anlamlı kıldığını belirtiyor.
Yazının sonunu bu kitaptan bir alıntıyla getirelim: “Ne böceksi bir vecd içinde iğneyle kasılıp kalmış bir kelebek gibi iğneyle tutturulmuş bir yaşam ne de varışı olmayan gündeliklerin kararsız ve sallantılı yaşamı uyar bana; ben yolculuğu, salt hareketin kendisi diye değil de daha geniş bir hareket içerisinde bir uğrak, bir an olarak anlıyorum.”