İsmail Mansur Özdemir
Sosyolog-Uluslararası Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Başkanı
Geçtiğimiz hafta ülkemiz tarihi bir zirveye ev sahipliği yaptı. İkincisi, Ekvator Gine’sinde gerçekleşen Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin üçüncüsü İstanbul’da gerçekleşti. Otuz dokuz ülkenin katılım gösterdiği zirvenin zamanlaması da oldukça isabetliydi. Uzun zamandır Afrika’dan uluslararası topluma bazı itirazlar yükseliyordu. Özellikle uluslararası alanda Batılı ülkelerin hâkimiyetine yönelik itirazların güçlü bir şekilde yükseltildiği bir dönemde bu zirvenin İstanbul’un ev sahipliğinde yapılmış olması çok büyük anlamlar taşıyor. Katılımın niteliği de ilginin yüksek olduğunu gösteriyor.
Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi Sonuç Bildirgesi ve toplantı gündemi güçlü temalar içeriyor. Sonuç bildirgesinde bir sonraki zirveye kadar olan dönem için gerçekleştirilecek temalar; barış, güvenlik ve adalet, insan odaklı gelişme, güçlü ve sürdürülebilir büyüme olarak vurgulandı. Bu alt temalar, bir sonraki zirveye kadarki ortak Eylem Planı aracılığıyla beş stratejik
iş birliği alanı altında uygulanacak: Barış, Güvenlik ve Yönetişim; Ticaret, Yatırım ve Sanayi; Eğitim, BTİ becerileri, Gençlik ve Kadın Gelişimi; Altyapı Geliştirme ve Tarım; Dayanıklı Sağlık Sistemlerinin Teşvik Edilmesi.
“Birlikte Kalkınma ve Refah için Güçlendirilmiş Ortaklık” mottosu ile yapılan çağrı Afrika toplumlarına yönelik Batı’nın kullandığı buyurgan üsluptan oldukça uzak ve makul bir işbirliğine vurgu yapması açısından da oldukça değerli.
Toplantının teknik oturumları yanında en dikkat çekici sıcak etkileşim alanı da özellikle ülkemizin kamu diplomasisi kurumlarının ürettikleri alan üzerinden gerçekleşti. Söz konusu Afrika olduğunda diplomasiyi besleyecek en güçlü enstrüman tartışmasız Kamu Diplomasisi alanı. Uzun yıllardır Afrika’ya yönelik karşılıksız olarak sunulan kalkınma yardımları ve insani yardımlar 2010 yılında ortaya konulan “Afrika Açılım Planı” çerçevesinde yeni bir boyut kazanarak bugün etkisi çok güçlü hissedilen bir alt yapı oluşturmuştur. Afrika açılım planının en güçlü iki aktörü YTB ve TİKA bölgede çok güçlü bir çalışma programı ortaya koydular.
TİKA’nın istihsal odaklı Afrika stratejisi Afrika toplumunun üretim motivasyonu konusunda çok önemli bir katma değer ortaya koymuştur. Batı’nın Afrika’da yoksulluğu sürdürme stratejisi TİKA ile tartışılmaya başlanmıştır. Toplumların kalkınması ancak üretim kapasitelerinin artırılması ile mümkün olabilir yaklaşımı ile ortaya konulan devasa “Afrika Kalkınma ve Refah Artırıcı Destek Programı” bugün pek çok alanda karşılığı gözle görülür bir etkinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. TİKA siyasi diplomasi birimlerinin toplumla doğrudan etkileşimine de imkân sağlamıştır. Afrika’da bu yeni ve özgün kamu diplomasi hizmetinin ana taşıyıcı aktörü TİKA olmuştur.
TİKA’nın açtığı yoldan kısa bir zaman sonra YTB yürüyecek ve özellikle kalkınma yardımlarının ikinci ayağı olan nitelikli insan kaynağını karşılamaya yönelik “Türkiye Bursları” markası ile bölgede ses getirici bir bursluluk çalışması gerçekleştirecektir. Tüm dünyada ortaya koyulan bu burslandırma stratejisi; her ülkenin sosyal, demografik ve bölgesel hassasiyetlerini göz önüne alan, ülkelerin ve toplumların temel, yapısal ve acil ihtiyaçlarını merkezde tutan bir anlayış içinde yapılandırılmıştır. Bizim de kurucu başkanı olduğumuz “Türkiye Bursları” kısa zaman içinde tüm dünya ile yarışan özgün bir modele dönüşmüştür.
Bölgesel ihtiyaçların merkeze alındığı bursluluk modeli; nitelikli öğrenci seçimi, yerleştirme, barındırma, ulaşım, burs desteği, yan eğitimler, dil eğitimi ve sosyo-kültürel gelişimin de planlandığı özgün bir model olarak emsalsizdir. Değerlendirme Kurulları vesilesi ile tüm kurumların katkı sunduğu bir strateji ile hareket etmiş olan “Türkiye Bursları” çok önemli bir kamu diplomasisi markasıdır. Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi bu bursların muazzam anlam ve etkisinin göz önüne çıktığı bir imkân olmuştur.
Türkiye Bursları’ndan 14 bini aşkın Afrikalı öğrenci yararlanmıştır. Bu Afrikalı gençler kendilerini bir gönüllü kardeşlik elçisi olarak tanımlamaktadır. Bu zirveye katılan mezun ve öğrenci gençler tüm boyutları ile etkileşimin altın anahtarları olarak dikkat çekmişlerdir. Cumhurbaşkanımız ile yapılan gençlik oturumunda gençlerin, ülkemizin Afrika’da yaptığı çalışmaları çok doğru bir şekilde algıladıkları ve bu sürecin devam etmesi konusunda etkin bir gayret içinde olacaklarını ifade etmeleri de oldukça anlamlıdır. Akademik eğitimleri yanında ülkemizin tarihi, sosyal, siyasi ve sivil toplum gündeminden de beslenen Afrikalı kardeşlerimizin ülkelerinde üretim sürecinin etkin birer aktörü olacaklarına olan inancımız sonsuzdur.
İşgalci ve sömürgeci güçlerin Afrika halkının idrakine zorla zerk etmeye çalıştığı yanlış bilgi ve propaganda ile en etkili mücadele; gerçeğin en uygun yollarla anlatılmasıdır. Bu çaba toplumların kendi iç sosyal bilinç dönüşümleri açısından da anlamlı olacaktır. Sadece ülkemizin tanıtımı değil, Afrika’daki tüm gelişmelerden haberdar olmak amacıyla da tanıtım ve medya çalışmalarının yaygınlaşması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak Üçüncü Türkiye- Afrika Ortaklık Zirvesi, ülkemizin son 10 yıldaki kamu diplomasisi mesaisinin güçlü bir görünümü olmuştur. Bu toplantının Afrika başta olmak üzere sonuçlarının geniş bir alanda duyurulması amacıyla tanıtım ve medya ağırlıklı kuruluşların güçlü bir çalışma yapması ile bu zirvenin etkili sonuçlar alması sağlanmalıdır. Teknik çalışmalarla kararlar sıcak tutulmalı, kamu ve kamu dışı tüm aktörler eliyle çıktılar işlenmelidir. Çok dilli bir şekilde yapılacak olan etkin propaganda, kurumlarımızın ve toplantının sonuçlarının etkililiği açısından oldukça önemlidir.