Özgürlük Şafağı Operasyonu’yla birlikte Esed rejimi yıkılırken, ABD’nin yeniden bölgede etkinliğini artırmaya çalışması dikkat çekiyor. Özellikle PKK/YPG’ye verdiği doğrudan destekle öne çıkan ABD, bölgedeki terörist varlığına ek olarak kontrol amaçlı da sahada olmayı planlıyor. El altından Ayn el-Arab’da (Kobani) yuvalanmış teröristlere Türkiye’nin operasyon yapmasını engellemeye çalışan ABD, Barış Pınarı Harekâtı sonrası kendi attığı imza sebebiyle bölgeye karışma imkanını kaybetti.
17 Ekim 2019 tarihinde imzalanan Ankara Mutabakatı'na göre; YPG’nin ağır silahlarının toplanması, tahkimatları ile tüm muharip mevzilerin kullanılamaz hale getirilmesi dahil olmak üzere 19 mil (30 km.) derinliğinde bir güvenli bölge kurulması için anlaşmaya varıldı. Söz konusu bölgenin TSK kontrolünde olacağı da yine mutabakat metninde yer alıyor.
Bu karardan kısa bir süre sonra ise, 22 Ekim günü ise Rusya ile Barış Pınarı Harekatı kapsamında Soçi mutabakatı imzalandı. Münbiç ve Tel Rıfat bölgesindeki tüm YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkarılmasını öngören Soçi Mutabakatı çerçevesinde, mevcut Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı hariç Türk-Rus ortak devriyelerinin başlaması da kararlaştırıldı.
Barış Pınarı Harekâtı sonrası yapılan anlaşmalara rağmen, terör örgütü YPG/PKK, mutabakat hükümlerine uymadı ve Ayn el-Arab, Münbiç ve Tel Rıfat gibi bölgelerde varlığını sürdürdü. Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki sivil yerleşimlere yönelik taciz ateşi ve bombalı saldırılar artarak devam etti. Özellikle Ayn el-Arab’dan yönlendirilen saldırılar, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artırdı.
YPG, kimlik değiştirerek Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında faaliyet göstermeye devam etti. Ancak Türkiye, bu yapılanmanın PKK/YPG’nin başka bir yüzü olduğunu defalarca dile getirdi. Bu ihlaller, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri artırarak bölgedeki istikrarı tehlikeye soktu. Ayn el-Arab, Barış Pınarı Harekâtı sırasında operasyon dışı bırakılmış olsa da terör örgütü için bir üs haline geldi. Bölgenin stratejik konumu, terör örgütünün Türkiye’ye yönelik saldırılarını kolaylaştırdı. Ayn el-Arab, PKK/YPG’nin Türkiye’nin kontrolündeki Tel Abyad ve Resulayn bölgelerine yönelik saldırılarının ana lojistik merkezi oldu. Düzenlenen bombalı saldırılar ve taciz ateşleri, bölgedeki sivilleri hedef aldı. Bu gelişmelerle birlikte Birleşmiş Milletler’in 51. Maddesi kapsamında meşru müdafaa hakkını kullanmaya hazırlanan Türkiye, anlaşmaların ihlal edilmesi nedeniyle Ayn el-Arab’ı terörden arındırmayı zorunlu görüyor.
Türkiye, ABD ve Rusya’nın garantör olduğu mutabakatların uygulanmadığını ve terör örgütünün varlığını sürdürdüğünü net bir şekilde dile getiriyor. Barış Pınarı Harekâtı sonrası yapılan anlaşmaların ihlal edilmesi ve terör örgütü PKK/YPG’nin Ayn el-Arab’ı bir saldırı üssüne dönüştürmesi, Türkiye’nin Ayn el-Arab’a yönelik operasyon hazırlığının haklı zeminini oluşturuyor.
Suriye’de 2013’te patlak veren iç savaş sürecinde bölücü örgüt PKK’nın uzantısı PYD/YPG’yi eğitip donatan ABD, her fırsatta Türkiye’ye karşı yaptırım kartını piyasaya sürdü.
*ABD, NATO müttefiki Türkiye’nin ittifak ortaklığını hiçe sayarak hava savunması için talep ettiği Patriot sistemlerini vermedi.
*Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi almasına da tepki gösteren ABD, Türkiye'yi F-35 programından çıkardı. Bu yetmezmiş gibi Türkiye için üretilen ve parası ödenen F-35 uçaklarını da teslim etmedi.
*Askeri yaptırımların yanı sıra ABD, belirli Türk bankalarına ve finansal kuruluşlara yaptırımlar uyguladı. Kabineden bazı bakanlar ile savunma sanayi bürokratlarını yaptırım kapsamına aldı.
*ABD, Türkiye'ye yönelik belirli ürünlerin ihracatını da kısıtladı. Bu kısıtlamalar genellikle yüksek teknoloji ürünleri, askeri malzeme, enerji ekipmanları gibi stratejik ürünler üzerinde yoğunlaştı.
ABD Suriye'de havlu attı: Terör örgütünde büyük panik
Ankara'da kritik zirve: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ı kabul etti